|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Teslim Demir |
Mayıs 96 |
Adana |
Hatice Kutan |
19 Kasım 95 |
Ankara |
Lokman Saçaklı |
22 Mart 95 |
Diyarbakır |
Abdullah Anuk |
18 Ocak 96 |
Yüksekova |
Ercan............ |
9 Ağustos 96 |
İstanbul |
Hasan Kütri |
9 Ağustos 96 |
İstanbul |
Haluk Şener |
11 Aralık 96 |
İstanbul |
Hasan Yılmaz |
18 Haziran 96 |
İstanbul |
Sedat Akkoyun |
5 Mayıs 96 |
İstanbul |
Beko Özer |
17 Kasım 95 |
Yenibosna |
İbrahim Özer |
17 Kasım 95 |
Yenibosna |
Mazlum Özer |
17 Kasım 95 |
Yenibosna |
Rıza Alhas |
17 Kasım 95 |
Yenibosna |
Tacim Taş |
17 Kasım 95 |
Yenibosna |
Tonguç Ok |
Ocak 97 |
Gebze |
Sultan Ocar |
10 Ocak 96 |
Pazarcık |
Mehmet Batıl |
Aralık 96 |
Nusaybin |
Hıdır Göktaş |
21 Temmuz 95 |
Hozat |
Mehmet Ekti iki kez listeye girmiş idi; bu yüzden silindi. İbrahim Malgir iki yerde birbirine yakın tarih ve yer olarak vardı; bu yüzden birini sildim. Ahmet İbak ile Ahmet Özer sadece 1994 yılı olarak verilmişti. Bunlar Ekim 1994 belirli bir köyde kaybolan Ahmet İbek ile Ahmet Özdemir’e çok benzediğinden sildim. Ayrıca sadece Gazal (soyadı yok) ve 1980 diye verilen olayı da sildim, çünkü 12 Eylül öncesi meydana gelmiş olma olasılığı var.
"Büro"nun araştırmasına göre 49 kişi 9 aya varan gözaltı ya da tutukluluk sonrasında tahliye olmuş. Bunlar arasında sadece Ramazan, Sait ile İlhan Avşar İHD listesinde muhafaza edilmişti. İHD verilerine göre Mersin’de 11 Nisan 1995 tarihinde bunlar gözaltına alınmış. "Büro"ya göre 8 günlük gözaltıdan sonra 6 ay tutuklu kalmış ve tahliye olmuşlar. Bu bilgilerden şüphe etmem yersiz olduğundan bu kişileri de listeden çıkarttım.
Artık İHD listesinde yer almayan Fahriye Mordeniz için "büro"nun bilgisi yanlış. Kendisi tahliye edilenler arasında değil "ölü bulunanlar" arasında saymak lazım. Kocası ve Ramazan Yazıcı ile birlikte Kasım 1996’da Diyarbakır’da kayolanlar Kasım 1998’de Cizre’de bulundular.
"Büro"nun verdiği bilgilere göre 50 kişi cezaevinde imiş. Bunlardan üçü İHD listesinde buldum. Antep’e Kasım 1996’da "kayıp" Kamber Turunç ile İzmir’de Haziran 1996’da "kayıp" Sefer Altun’u listeden çıkarttım. Bir bir tek Hıdır Öztürk durum farklı. İHD Kasım 1996 raporunda yer alan bilgilere göre annesine "operasyona götürülmüş" denmiş. "Büro"nun bilgileri de pek farklı değil. Onun için bu vakıa listede kalması bence uygun.
"Büro"nun yanıtında başka kategoriler daha var. Bunlardan biri "örgüte katılanlar". Örneğin Bingöl’de şehir merkezinden 18 Eylül 1996 tarihinde "kaybolan" dört genç. Biraz rastlantı sonucunda bunlardan üçünü "Bingöl şehitleri" arasında buldum. Dolaysıyla hepsini listeden çıkarttım (Müzeyyen Kaya, Murat Ertan, Ayhan Aydemir ile Sibel Küçükbilezikçi). bu sayfaya bk.
Hikmet Yakut da "şehitler" arasında (demek "büro" haklı; bu sayfaya bk). Arzu Ok ile Mehmet Özenc İHD listesinden alınmıştı. Onlar da örgüte katılanlar arasında idi.
"Arananlar" arasında Edip Aksoy ile Orhan Cingöz’ü başka bir nedenle listeden çıkarttım. Abdülkadir Aygan isimli itirafçının anlatımlarına göre her ikisi öldürülmüş. Gösterdiği mezarda bulunan dört kişinin kemikleri ile kesin teşhis mümkün olmadığı halde, başka olaylar için Aygan’ın anlatımları doğru çıktığından bu konuda da pek şüphe duymuyorum. Öte yanda "aranıyor" denilen Yakup Aslan ile Sait Güngör’ü listeden çıkartmdım.
Kemal Macit olayına gelince "büro" onu ölü bulunanlar arasında göstermekle muhtemelen haklı. Bunun için adını listeden çıkarttım. Ölü bulunan diğer 8 kişi İHD kendisi çıkartmıştı zaten. Bu 9 kişinin nasıl öldüğüne dair hiçbir bilgi vermeyen "büro" kolluk kuvvetleri sorumlu değil demek istemiş galiba.
"Ortadan kayıp" diye sıralanan olaylar için "büro" emniyetin alakası yok demek istiyor. Bunlardan ben Selahattin Gümürcü (Diyarbakır, Kasım 1996), Sadun Keve (Van-Çatak Temmuz 1996) ile Yusuf Sut, Hatip Doğan, Hanifi Yaman, Haluk Akay, Binnur Çakıcı (Çakırer), Güllü Deniz ve A.Kadir Ural listeden çıkarttım. Bedri Balta konusunda "büro"nun yanlışı olsa gerek, çünkü gözaltında alındığına dair tanık var.
"Büro" ile İHD verilerinin karşılaştırılması sonucunda İHD 77 olay çıkartmıştı. Ben ek olarak 36 olay çıkarttım. Akabinde bir adım daha ileri giderek İHD 1995 ile 1996 yıllarda tuttuğu raporlara baktım. Gözaltına alındıklarına dair şüphe duyduğum 26 olay İHD kendisi listeden çıkartmıştı. Ben 16 olay daha listeden çıkarttım. Çıkartılanlar şunlar:
Ahmet Ata |
Ali Yegül |
Baki Ataç |
Eyüp Çelik |
Gürsel Şahinkaya |
Harun Yıldız |
Hüseyin Ateş |
İsmail Şahin |
İsmail Ece |
İzzettin Akar |
M. Ali Eser |
M. Nuri Beyazıt |
Nuray Aydoğan |
Sadullah Ağaç |
Salih Çelik |
Selahattin Gök |
Toplam olarak İHD ile ben 155 vakıa listeden silmiş olduk. Aylık raporlarla kıyaslandığında (360) %43’lük bir yanılgı payı ortaya çıkıyor. Bunların çoğu İHD tarafından keşfedilmişti. Benim (haklı-haksız?) ek olarak çıkarttıklarımı hesap edersek %14,4’lük bir yanılgı payı kalıyor. Kayıpların 1995 ile 1996 yıllar kadar yüksek olan 1993, 1994 ile 1997 yılları için belki benzer bir çalışma yürütmek lazım.
TİHV’in günlük bültenler ve yıllık raporlarına bakmakla bulduklarım şunlar: 1996 yıllığında sayfa 359’da 200 kişinin ölü bulunduğu beyan ediliyor. Örnek olarak verilen olaylardan sadece 1995 yılındaki kayıplar arasında yer alan Süleyman Abak ve Abdullah Abak hala İHD listesinde idi.
A. Aygan’ın anlatımları TİHV raporlarında ayrıntılı olarak verilmekte. Bunlara göre Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’den başka Ocak 1994’te kaybolan Fethi Yıldırım’ı de listeden çıkartmak gerek. Mart 2004’te kaybolan Murat Aslan’ın cesedi A. Aygan’ın tarifesi üzerinde bulundu. Onu da listeden çıkarttım. Benzer nedenlerle Fikri Özgen ile Hakki Kaya da artık ölüler arasında saymak gerek.
Murat Aslan’ın cesedinin bulunmasından başka A. Aygan’ın inandırıcılığını artıran en büyük olay 2004 yılının sonuna doğru yaşandı. Onun anlatımı sonucu Diyarbakır ili Kulp ilçesine bağlı Alaca köyü yakınlarında toplu mezar bulundu ve içinde bulunan kemikler 1993 yılında kaybolan Mehmet Şah Atala (Şah Atalay), Nusrettin Yerlikaya, Turan Demir, Behçet Tutuş, Bahri Şimşek, Şerif Avar (Şerif Abar), Hasan Avar (Hasan Abar), Salih Akdeniz, Celil Aydoğdu, Ümit Taş (Behçet Taş) ile Abdi Yamuk’a ait olduğu DNA testleri ile tespit edildi. Bunların isimlerini "kayıp" listesinden çıkartmak gerekir.
TİHV’in 1997 yıllığında "ölü bulunanlar" diye sıralanan olaylardan Ekrem Çelik, Renas Ülgen (Halil Ülger) ve Ali Ucar’ın isimleri listede duruyordu. Onları da çıkarttım.
AİHM’e yapılan başvurular arasında bir takım "kayıp" olayı da var. Özellikle 2003 ile 2006 yılları arasında verilen kararlarda İHD listesinde yer almayan olaylara da rastladım. Öte yanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ikinci maddesi (yaşam hakkı) ihlal edilmedi diye karar veren AİHM'den farklı düşündüğüm olaylar da var. Bunun nedenini İngilizce olarak yazdığım bir taslak raporda var (bu sayfaya bk.)
Görüşümü özetlersem, bence AİHM haksız olarak ceza mahkemesi gibi hareket eder. Bence görevi ihlal var mı, yok mu diye bir karara varması lazım ve mağdurlara ona göre tazminat tanır. Bu bir nevi "devlet suçlu" demek olsa da bir ceza mahkemesi gibi "şüphe varsa sanık lehine karar verilir" diye bir ilke özellikle alışkanlık haline gelmiş ve belirli bir "model" (şablon, İngilizce’de "pattern" denilir) varsa ihlallerde olayların akışına göre karar vermek gerekir bence.
Biraz daha somut olarak söylersem, mağdur tarafının olayı aktarma şekli inandırıcı mıdır yoksa abartılı veya yanlış mıdır diye bir soruya yanıt aradığımda AİHM’den farklı yorumladığım olaylar sadece "kayıp" olgusunda değil, benzer bir şekilde tanık zor bulunan işkence örneklerinde de çok.
2000 yılın başında Hizbullah’a karşı başlatılan operasyonlarda birçok cesede ulaşıldı. Bunlardan bazılar 25.01.2000 tarihli Radikal, 03.02.2000 tarihli Evrensel, ve 04.02.2000 tarihli Milliyet ile Radikal gazetelerinde bulunur. Ek olarak TİHV 2000 yılına ait rapora da bakmak lazım. Bundan başka http://www.ihddiyarbakir.com/dosya/raporlar/2000/Hizbullah_rapor.htm adresinde İHD Diyarbakır Şubesi Hizbullah ana davasının iddianamesinde geçen birçok "maktul" ismi yer alıyor. Ben bunları kayıp listesiyle karşılaştırdım ve İHD listesinde 15 kadar Hizbullah kurbanı buldum. Devletten ayrı bir yapılanma tarafından kaçırılmışlar demekten başka bunları artık ölü olarak kabul etmek lazım, "kayıp" değil yani.
Gözümden kaçıp çıkartmadığım olay şüphesiz vardır. Öte yanda AİHM kararlarına bakıp unutulmuş olay da var. TİHV kaynaklarından da ek olay buldum ve nihayet çok düşük boyutta tuttuğum özel arşivimde (şuraya bk., kayıp olayları N70 ile bulunur) ek olaylar buldum. Bunların toplamı 30 kadardır.
Metinler (php) |
Sade Listeler |
Açıklamalı Listeler |
"Kayıplar" |
"Kayıplar" |
|
rtf 582kB |
xls 112 kB |
|
Silahlı
grupların saldırıları |
Silahlı
grupların saldırıları |
|
Öldürülen
öğretmenler |
xls 41 kB |
|
Öldürülen
gazeteciler |
Öldürülen
Gazeteciler |
1 Kayıp olgusunu Türkiye‘nin gündemine taşıyacak "en ünlü" olay Hasan Ocak olabilir, fakat kendisi ölü bulundu.
2 İçişleri Bakanlığını 3 Temmuz 1995 tarihli bir genelge ile kurulan "gözaltı izleme birimleri" çok sonradan bir işlev gördü, çünkü baştan bu birimlere haber verilmiyordu.
3 Hizbullah devlet adına ya da devlet destekli çalışmış diye bir itiraz olabilir. Bu teze değinmeden enazından şu denilebilir: H. Velioğlu öldürüldükten sonra durum değişmiştir ve devlet cinayetlerden sorumlu olan sözde veya gerçek failleri yargılamaya başladı.