Tekirdağ F-tipi Cezaevi'nde ağırlaştırlmış müebbet hapis yatanlar
F-tipi cezaevlerine anlatan birçok sayfa mevcut. Vikipedi'de üç dilde sayfa var: Türkçe, Almanca ve İngilizce. Adalet Bakanlığı tarafından kaleme alınan genel bir gerekçesi de mevut. 10 yıldan fazla geçtiği halde Türk Tabipleri Birliği'nin raporu hala en kapsamlı çalışma gibi görünüyor. Ayrıca uluslararası af örgütü ve insan hakları izleme örgütünün raporları da var.
Tekirdağ F-tipi Cezaevi

Tekirdağ'da 1 ve 2 No'lu diye iki adet F-tipi cezaevi mevcut. Her iki cezaevinde yaşanan olaylarla çok sayıda rapor mevcut. Burada sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış hükümlülerle ilgili bilgi toplamayı amaçlandı.
Cihan Karaman'in anlattıkları
- Buradaki anlatımlar delidalgalar sitesinden alınmıştır.
“Diğer F tiplerindeki uygulamalara göre Tekirdağ 1 Nolu F Tipi hapishanesi yönetimi ağırlaştırılmış müebbet cezalarının infazını en katı biçimde uygulamaktadır. Havalandırma kapılarının açık bırakılması, yıllarca yasanın en alt sınırı olan bir saat ile sınırlı tutulmuş, “iyi halli” olma koşulu ile bu süre artırılarak bir ile 3 saat arasında uygulana gelmiştir. Ağırlaştırılmış müebbet cezalarının infaz edildiği tekli hücrelerin hapishanenin en az güneş gören kısmı olup hava alabildiği tek yer olan pencere, önüne konulmuş sabit dolap nedeniyle sadece üçte bir oranında açıldığı ve hücre kapısının günde bir saat açık olduğu için hücreye yeterli temiz hava girmiyor. Bir saat içinde hükümlü hücre temizliği, çamaşırlarını yıkaması, spor gibi ihtiyaçlarını karşılamasının beklenmektedir."
Bir Partizan hükümlüsünün anlattıkları
6 Eylül 2010 tarihinden bu yana ağırlaştırılmış müebbetlik tutsakların havalandırma sürelerinin uzatılması, beraber havalandırmaya çıkmaları, yaşam koşullarının düzeltilmesi talepleri doğrultusunda demokratik bir hak arama eylemi gerçekleştiriyoruz. Bu eylem idari personele herhangi bir fiili yönelme vb. içermeden slogan atıp, kapı dövme biçimindedir. Ayrıca ağırlaştırılmış müebbetlik her tutsak havalandırma süresi (1-2 ya da 3 saat) dolunca gönüllü olarak içeri girmemekte ve bu nedenle görevli personel tarafından zorla içeri sokulmaktadır. Ancak bu sırada ağırlaştırılmış müebbetlik tutsaklara çeşitli fiili saldırılar olmaktadır. Örneğin gözleri patlatırcasına elleri gözlere bastırma, içeri alırken arkadan tekme atma, vurma gibi kabul edemeyeceğimiz yönelimler olmaktadır. Bu durumu “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganını atarak ve kapı döverek protesto etmekteyiz.
25.10.2010 tarihinde sabah sayımında kalmakta olduğumuz B1-45 nolu hücreye gelen 2. müdür Cengiz… ve beraberindeki gardiyanlar, rutin dışı bir uygulama yaparak hapishanedeki arkadaşlarımızla iletişim kurmakta kullandığımız topları almak istemiş, itiraz etmemiz üzerine itiş-kakış yaşanmış, bu durum fiili müdahaleye dönüşmüştür. Bizler Coşkun Akdeniz, F. Ergin Arpaç, Cihan Karaman kollarımız bükülerek yere yatırıldık. Gardiyanlar üzerimize çullandılar. Olay sırasında Coşkun Akdeniz’in sol kolunda 2.5 santimlik çizik ve sağ elinde sıyrıklar meydana geldi.
Özcesi insan için zorunlu olan bu ihtiyaç burada bu toplarla sağlanmaktadır.[1] Rahatsız olan arkadaşlarımıza “geçmiş olsun” dileklerimizi bu toplar aracılığı ile iletiyoruz. Acılarımızı, üzüntülerimizi, sevinçlerimizi ve ihtiyaçlarımızı bu toplarla sağlamaktayız. Hapishane idaresi “örgütsel iletişim” diye tanımlıyor. Fakat bunun gerçeği yansıtmadığını biliyoruz. Hapishane idaresi 10 senedir sorun yapılmayan topları şimdi sorun haline getirmiş.
Ali Gülmez ve Muzaffer Öztürk'ün anlattıkları
14 Eylül 2010 tarihli bir yazı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında çarptırılmış Ali Gülmez ve Muzaffer Öztürk'e ait.
Ağırlaştırılmış müebbetliklere tanınan 1 saatlik havalandırma hakkının uzatılması, aynı ünitede kalan diğer ağırlaştırılmış müebbetliklerle birlikte havalandırmaya çıkma, çeşitli sosyal faaliyetlere katılma hakkı vb. hapishane idaresinin takdirine bırakılmıştır. Sorunun daha iyi kavranabilmesi için, ağırlaştırılmış müebbetliklerin “ ölünceye kadar” hangi koşullarda nasıl yaşadığını günlük en basit ihtiyaçlarını; insansız- diyaloğsuz- sohbetsiz ortamın kişileri nasıl etkileyebileceğini vb, yaşanan deneyimlerden yola çıkarak anlatmanın faydalı olacağı inancındayız.
Fiziki koşullar

Tuvalet olarak ayrılmış, kapalı ve kapısı olan bölüm hizasına yerleştirilen 2 metre boyunda bir ranza, hemen onun bitişiğinde pencere. Pencereden kalan kısım havalandırmaya açılan kapı. Ranza kenarından 75*75 cm’lik plastik bir masa ve sandalye. Ranzaya dayanan masadan sonra (volta atabilecek iki kapı arasındaki 5-6 adımlık yeri kapatan ve ancak duvara masaya sürtünerek volta atılabilen) iki karış kadar boşluk. 1 saatlik havalandırma süresi, komşulara selam, gazete, top alışverişi, havalandırma temizliği, çamaşır asma-toplama vb.den kalan saatte yan hücrede arkadaşınız varsa, onunla bu sınırlı zamanı paylaşma telaşı ile bitiverir!
Kapı tarafındaki sabit pencere 42 cmdir. Dolap tarafına gelen ise 29 cm ve bu küçük olan açılır-kapanır pencere bir karış bile açılmaz. Dolaba yaslanır. Ranza ile pencere ortasına özel olarak konmuştur dolap... Pencereden güneş hemen hemen hiç girmez. Havalandırmanın sağ tarafındaki hücre hiç güneş görmez. Yanındaki hücre ise, mayıs sonundan Temmuz’un yarısına kadar sadece sabah saat 9.00, 10,00 gibi saatlerde, yandan bir çizgi şeklinde bir saat kadar pencere dibine vurur. Hücrelerin görüp göreceği güneş bu kadardır. Bu durum duvarlarda ve beton zeminin kimi bölümlerinden küflenmeye neden olur.
Tek kişilik yaşam
Adli ağırlaştırılmış müebbetliklerin siyasilerden farklı olarak infazları ölünceye kadar değil 30-40 yıl gibi süreye bağlanmıştır. Adli hükümlüler için bu durum en “avantajlı” oldukları konudur. Hiç bitmeyen af beklentisi nedeniyle kısmen de olsa yaşama tutunacakları en önemli (belki de tek) daldır. Bunun dışında tecrit koşulları aynıdır.
Ağır müebbet tutsakların bulunduğu fiziki koşullar her türlü fizyolojik ve psikolojik rahatsızlığın üremesine zemin sunan mekanlardır. Özel olarak fizyolojik hastalıkların ne boyutlarda olduğunu görmek için bu tutsakların hastane revir dosyalarına bile bakmak yeterlidir. Ki her rahatsızlık için revir tercih edilmemektedir. Akciğerden karaciğere, mideden safraya, kalp ve damar rahatsızlıklarından ağız diş sağlığından göz rahatsızlıklarına kadar tepeden tırnağa her türlü rahatsızlığın üreyip kronikleştiği bir yaşam koşulları söz konusudur.
Yanınızda ikinci üçüncü kişilerin olmaması nedeniyle kendince oluşturduğu günlük yaşam esas olarak fotokopi bir yaşamdır. Ve kısa süre sonra UNUTKANLIK, DALGINLIK başlar. Çünkü her ne kadar okuduğumuz her yeni şey yazdığımız her çalışma beynin reflekslerini harekete geçirse de önceki yaşamdan farklı olarak sınırlanmış olması nedeniyle durağanlık başlar. Bunun sonucunda unutkanlık dalgınlıktır. Hemen hemen her ağırlaştırılmış müebbetlik tutsak bu durumu yaşamaktadır.
Tek kişilik hücreler, her hapishanenin (koğuş sistemleri de dahil) hücre cezası için yapılmıştır. Son yasa ile de en fazla hücrede yatış süresi 20 gün olarak belirlenmiştir. Bu durum genel olarak üzerinde durulmayan bir konudur. Oysa sorunların temelinde de bu vardır. Bu koşullara karşın idarelere verilen inisiyatif ile ağırlaştırılmış müebbetliklere, spor, iş yurtlarından yararlanma, sosyal etkinliklere katılma vb. tanınmıştır. Ancak burada dalga geçer gibi kıstaslarda konmuştur. Ölene dek hücrede tutulacak insanlardan, idarenin belirlediği iyileştirme programlarına uyan, uyumu sağlayan vb. gibi kıstaslar aranmaktadır. Yani tretmana uyarsan! Bir adli şöyle diyordu “anlamadım, ağır müebbetliklerden iyi hal bekliyorlar. Hem hücreye at 1 saat havaya çıkar, hem de iyi halli ol. Ağır müebbetlik nasıl iyi halli olsun?”
Sonuç
Eğer aynı havalandırmaya çıkacak olan ağır müebbetlikler uyumlu değilse, istemiyorsa, kapıları birlikte açılmaz o kadar basit. Ya da saldırgan, rahatsız (hasta) ağır müebbetlikler varsa tedbir olarak düşünebilir. Ancak genel olarak ağır müebbetlikleri birbirine zarar verecek “yaratıklar” olarak görmek kabul edilemez.
Son olarak vurgulayacak olursak, ağır müebbetliklerin şu anki yaşamın koşulları “diri diri gömmekten” öte bir anlam taşımamaktadır. Dahası burada ömür boyu tutulacak tutsak, hücrenin fiziki olarak darlığı, havasızlığı, nemi, güneş görmemesi vb. nedeni ile ailesi ile akrabasıyla arkadaşlarıyla (aile dışında üç kişi) ilişkisinin kesilmesi (anne-baba, eş, çocuk, kardeş, arkadaş ve dostlarıyla iletişimin kesilmesi, havalandırmanın bir saat (iyi halle 2-3 saat) ile sınırlandırılması, yanında bulunan hücredeki arkadaşıyla birlikte çay içme, volta atma gibi en basit ilişkilerin kesilmesi, ayrı ayrı çıkması pencerenin bir karış açılması nedeniyle sürekli nem ve küf oluşumu. Zaten hava güneş olmadığı için bakteri üretimine açık olan koşullarda hücre temizliğinin düzenli ve sağlıklı olarak yapılmaması, çamaşır yıkama ve özellikle kışın hücre içinde kurutma nedeniyle yaşamın ikinci bir nem havasızlık vb.ne neden olduğu vb. daha anlatılmayan bir dizi olumsuz koşullar yaşam boyu, bir işkenceye dönüşen uygulamadan öte anlam taşımaz.
Avukat Gülizar Tuncer
- 18 Mayıs 2011 tarihinde Bianet'te Avukat Tuncer, Tekirdağ F Tipi'ni Anlattı başlığı ile çıkan yazı
Avukat Gülizar Tuncer Tekirdağ F Tipi Cezaevi İkinci Müdürü Haydar Ali Ak'ın tecrit koşullarını dayanılmaz hale getirdiğini, mahkumlara "marş söylemek, slogan atmak" nedeniyle bile ceza verdiğini söylüyor. Tuncer, ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan mahkumların ortak havalandırmaya çıkamadığını, günde bir saatlik havalandırma zamanını da yalnız geçirdiklerini, tamamen izole edildiklerini ve uzun süreler boyunca sadece cezaevi görevlilerini görebildiklerini söyledi.
Mahkumların marş söylemesi bile cezalandırma sebebi oluyor. Marşlar, "gerekli" ve "gereksiz" olarak ayrılıyor ve İstiklal Marşı haricindeki tüm marşlar gereksiz sayılarak disiplin cezası veriliyor. Bu disiplin cezaları, tahliyelerini de geciktiriyor. Ceza süresi dolduğunda, disiplin cezası aldığı süre düşülerek, o zamanı tekrar yatması gerekiyor. Ağırlaştırılmış müebbet mahkumları, anne, baba, kardeş, torun ve çocuklarından başka kimseyle görüştürülmüyor. Arkadaşlarıyla görüşmelerine izin yok. Tuncer, Tekirdağ Cezaevi'nde, İkinci Müdür Haydar Ali Ak'ın "süngerli oda"da mahkumlara atılan dayaklara iştirak ettiği iddialarını da gündeme getirdi.
Tekirdağ Cezaevi'nde hükümlü bulunan Hasan Şahingöz, mektubunda, "gereksiz slogan atmak" suçlamasıyla 33 disiplin cezası aldığını yazdı. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’a göre verilen kınama haricindeki disiplin cezaları, bir ay iletişimden, bir ay da ziyaretten men cezası anlamına geliyor. Dolayısıyla, slogan atmakla ve marş söylemekle suçlanan Şahingöz, 33 ayrı disiplin cezası aldığı için, 66 ay (5.5 yıl) boyunca hiçbir ziyaretçisiyle görüşemeyecek ve mektup yoluyla iletişim kuramayacak. Disiplin cezaları nedeniyle, yine Tekirdağ Cezaevi'ndeki Ali Gülmez altı yıl, Sami Özbil de 4.5 yıl boyunca iletişim ve ziyaretçileriyle görüşmekten mahrum bırakıldı.
CPT raporları
Avrupa İşkence Önleme Komitesi (Committee for the Prevention of Torture = CPT) Tekirdağ F-tipi Cezaevi (1 ve/ya 2 Nolu) için zaman zaman gözlemler yayınlamıştır. Tespitleri orijinal (İngilizce) dilinde ve resmi olmayan çeviri olarak şöyle:
Report of 13 December 2001 | 13 Aralık 2001 tarihli rapor |
---|---|
Visits from 10 to 16 December 2000 10 to 15 January 2001 from 18 to 21 April and 21 to 24 May 2001 |
10 ile 16 Aralık 2000 10 ile 15 Ocak 2001 18 ile 21 Nisan ve 21 ile 24 Mayıs 2001 tarihleri arasındaki ziyaretler |
Of the total number of some 50 prisoners who had applied for activities in the two F-type prisons visited (at Edirne and Tekirdağ), only one prisoner (apparently a leading figure in organised crime) had had his application refused. | Ziyaret edilen F-tipe cezaevlerinde (Edirne ve Tekirdağ) ortak etkinlikleri katılmak için dilekçe vermiş 50 kişiden sadece bir başvuru reddedildi (o da örgütlü suç içinde önde gelen biri idi).[2] |
Report of 6 September 2006 | 6 Eylül 2006 tarihli rapor |
Visit from 7 to 14 December 2005 | 7 ile 14 Aralık 2005 arasındaki ziyaret |
Hardly any complaints were received by the CPT’s delegation of ill-treatment of prisoners by staff of the three F-type establishments visited, namely Adana F-type Prison and Tekirdağ F-type Prisons Nos 1 and 2. Some allegations were heard of ill-treatment in the course of the transfer of a number of prisoners from Tekirdağ F-type Prison No 1 to other establishments during the early morning of 30 July 2005. | Ziyaret edilen üç F-tipi cezaevinde (Adana ve Tekirdağ 1 ile 2 No'lu F-tipi cezaevleri) kalanlar personel tarafından kötü muamele gördüklerine dair CPT delegsyonuna hemen hemen hiç bir şikayet iletmedi. 30 Temmuz 2005 tarihinde sabah erkenden Tekirdağ 1 No'lu F-tipi cezaevinden başka cezaevlerine yapılan sevk sırasında kötü muamele yapıldığına dair birkaç iddia ışıtıldı. |
To sum up, a typical prisoner in Adana F-type Prison would spend at best scarcely 5 hours a week outside his living unit. The situation in Tekirdağ F-type Prison No 1 was rather similar, though the groups of prisoners taking part in association and sport tended to be smaller than in Adana. Workshop activity was greater than at Adana, with more than 50 prisoners attending six workshops; certain of these prisoners spent up to 30 hours per week in the workshop concerned. A small number of prisoners attended religious classes on a weekly basis, and access to the library was apparently possible, also on a weekly basis. | Özetlemek için Adana F-tipi cezaevinde kalan sıradan bir mahkum en iyi durumda yaşam sürdürdüğü mekandan haftada 5 saate kadar çıkabilmektedir. Tekirdağ F-tipi Cezaevi'nde benzer bir durum söz konusu idi, ancak toplantılara ve spora katılan gruplar Adana'ya göre daha küçük olma eğlimini gösteriyordu. Atölye çalışmaları Adana'ya göre daha çoktu. 50'den fazla tutuklu ve hükümlü 6 atölye çalışmasına katılıyordu; belirli mahkumlar haftada 30 saate varan zamanlarını atölyelerde geçiriyordu. Küçük bir mahkum grubu haftalık olarak düzenlenen din derslerine katılıyordu ve kütüphane kullanımı, gene haftalık olmak üzere olanaklı görünüyordu. |
Out-of-unit time was extremely limited in Tekirdağ F-type Prison No 2, the core programme for the great majority of the prisoners taking part in activities consisting of merely three one-hour sessions per month (two sports sessions and one library attendance, or one sport session, one library attendance and one association period). It should also be noted that as regards prisoners held for offences related to organised crime, the activity groups were small in size, and sometimes consisted of a single person. Taking into account also visits and telephone calls, the Prison Director calculated that average out-of-unit time for a typical prisoner would be in the region of six hours a month. | Mekan dışı zaman Tekirdağ 2 No'lu Cezaevi'nde aşırı derece kısıtlı idi. Etkinliklere katılanların büyük çoğunluğu için ayda sadece üç saatlik programları vardı (iki spor ve bir kütüphane seansı ya da bir spor, bir kütüphane ve bir sohbet seansı). Örgütlü suçlardan tutulan mahkumlar için düzenlenen ektinliklerde grupların çok küçük olduğu da belirtilmeli, bazen tek kişilikti. Tüm ziyaretler ve telefon konuşmaları da sayarak cezaevi müdürü sıradan bir mahkum yaşam sürdürdüğü mekandan ayda 6 saate civarında çıkabildiğini tahmin etti. |
Certain categories of prisoners are placed in single cells in F-type prisons. They include newly-arrived prisoners undergoing an observation period, prisoners subject to a disciplinary sanction, prisoners segregated for reasons related to maintaining good order within the establishment, and prisoners who have requested to be held apart from others. The CPT’s delegation paid particular attention to the situation of prisoners sentenced to “aggravated life imprisonment” and held in single cells by virtue of Article 25 of the recently-adopted Law on execution of sentences and security measures (LESSM). The sentence of “aggravated life imprisonment” is applied to prisoners in respect of whom a death sentence has been commuted to life imprisonment, and is also foreseen in the Penal Code for a certain number of crimes. Article 25 of the LESSM sets out the main conditions of execution of such a sentence, the very first being that the prisoner is to be held in an “individual room”. | F tipi cezaevlerinde belli kategorideki mahpuslar tek kişilik hücrelerde tutulmaktadırlar. Belirli bir gözlem süresine tabi tutulan yeni gelen mahpuslar, disiplin kısıtlamasına tabi tutulan mahpuslar, idare ile iyi ilişkiler sürdürüp sürdürmeme durumlarına göre ayrılan mahpuslar ve diğerlerinden ayrı tutulmak isteyen mahpuslar da bu hücrelerde tutulmaktadırlar. CPT delegasyonu yakın dönemle kabul edilen Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun (CİK) 25. maddesi uyarınca tek kişilik hücrelerde tutulan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum mahpusların durumlarına özel bir önem vermiştir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, ölüm cezaları müebbet hapis cezasına çevrilen ve aynı zamanda Ceza Kanunu’nda öngörülen belirli suçlara mahkum edilen mahpuslara verilmektedir. CİK 25. madde bu cezanın infazının ana koşullarını düzenlemektedir ki, bunların başında bu mahpusların ayrı bir odada tutulması gelmektedir. |
49. The three F-type prisons visited in December 2005 were accommodating a small number of prisoners serving a sentence of aggravated life imprisonment (two in Adana, six in Tekirdağ No 1, one in Tekirdağ No 2), all of whom were being held in single cells. Their only out-of-cell activity, apart from a visit every 15 days and a fortnightly telephone call, was outdoor exercise in the courtyard adjoining their cell - in Adana for one hour per day, in Tekirdağ for two hours (apparently extended from one hour on the day before the delegation’s arrival). The outdoor exercise period was the only time that any contact with another prisoner was allowed; exercise was taken alone, but the prisoner could speak through a window to the prisoner in the cell adjoining the same courtyard. However, the single prisoner serving aggravated life imprisonment in Tekirdağ Prison No 2 was allowed no contact whatsoever with other prisoners, as the Prison Director (unlike his colleague in the No 1 Prison) had understood the law to only permit such a contact with another prisoner serving the same sentence. | 2005 Aralığında ziyaret edilen üç F tipi cezaevinde hepsi tek kişilik hücrelerde tutulan küçük bir grup mahpus (Adana’da iki, Tekirdağ 1 No’luda 6, Tekirdağ 2 No’luda 1) ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekteydi. Bu mahpusların 15 günde bir gerçekleşen ziyaret ve telefon hakları dışında hücre dışı tek aktivitesi Adana’da günde bir saat, Tekirdağ’da (görünüşe göre delegasyonun ziyaretini gerçekleştirdiği gün bir saatten uzatılan) günde iki saat, hücrelerine bitişik avludaki egzersizdi. Bu hücre dışı egzersiz süresi mahpusların bir başka mahpusla ilişki kurabildikleri yegane zaman dilimiydi; egzersiz yalnız yapılmakla birlikte mahpuslar aynı avluya bitişik bir başka hücreye ait pencereden içeride bulunan mahpusla konuşabilmekteydiler. Bununla beraber Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken tek kişi olan mahpus, Cezaevi Müdürünün (1 No’luda bulunan meslektaşından farklı olarak), yasayı, bu mahpusların kendileriyle aynı konumda olan mahpuslarla görüşebileceği şeklinde yorumlaması nedeniyle hiç kimseyle görüştürülmemekteydi. |
The CPT was particularly struck to learn that this very restrictive regime had been applied as from 1 June 2005 (the date of entry into force of the LESSM) to prisoners who had previously been held together with other inmates and enjoyed access to communal activities. The prisoners concerned found this sudden degradation of their situation very difficult to understand and accept, and understandably so. The Directors of the three prisons each made clear their need for guidance as to the management of these prisoners, which they hoped would be provided in the Regulation on the application of the LESSM due to be issued shortly. | Bu oldukça kısıtlayıcı rejimin daha önce birlikte tutulan ve ortak aktivitelere katılma hakkı bulunan mahpuslara Ceza İnfaz Yasası’nın uygulamaya girdiği 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren uygulandığını öğrenmek CPT için özellikle şaşırtıcı oldu. Söz konusu mahpuslar bu ani hak kaybını, doğal olarak, anlamakta ve kabul etmekte zorlandılar. Üç cezaevinin müdürleri de bu mahpusların idaresi için yönergeye ihtiyaç duyduklarını açıkça ifade ettiler. Üçü de kısa zaman içinde yayınlanacak olan Ceza İnfaz Yasası’nın uygulanmasına dair yönetmelikte bu ihtiyaçlarının karşılanacağını umut ettiklerini ifade ettiler. |
The application of an isolation-type regime is a step that can have very harmful consequences for the person concerned and can, in certain circumstances, lead to inhuman and degrading treatment. The CPT is of the firm view that the imposition of such a regime should be based on an individual risk assessment, not the automatic result of the type of sentence imposed. Support for this position is also to be found in Committee of Ministers Recommendation Rec (2003) 23 on the management of life sentence and other long-term prisoners. The CPT finds it particularly objectionable - and highly debatable from the standpoint of general legal principles - to apply the provisions of Article 25 of the LESSM to prisoners who, prior to 1 June 2005, shared accommodation with other prisoners and had regular access to communal activities. How can it be cogently argued that a prisoner who on 31 May worked in the prison kitchen and was accommodated with several other inmates in the workers dormitory is nevertheless so dangerous as to justify his segregation from other prisoners the following day? | Tecrit tipi rejimin uygulanması ilgili kişiler hakkında çok olumsuz sonuçlar yaratabilecek bir adım olup, belirli durumlarda, bu uygulama insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele boyutuna varabilir. CPT böylesi bir rejimin uygulanmasının bireysel risk değerlendirmelerine bağlı olmasını, verilen ceza tipinin otomatik bir sonucu olmamasını kesinlikle savunmaktadır. Bu görüş, aynı zamanda, müebbet hapis cezaları ve diğer uzun dönem cezalara mahkum olanlarla ilgili Bakanlar Komitesi Tavsiyeleri 2003/23’te de savunulmaktadır. CPT, genel hukuksal ilkeler açısından Ceza İnfaz Kanunu 25. maddeyi, 1 Haziran 2005 öncesinde diğer mahpuslarla bir arada olabilen ve ortak etkinliklere düzenli olarak katılabilen mahpuslara uygulamayı özellikle sakıncalı ve oldukça tartışılık bulmaktadır. 31 Mayıs günü cezaevi mutfağında çalışan ve diğer mahpuslarla birlikte işlikte bir arada olabilen bir mahpusun ertesi gün, diğerlerinden ayrılmasını haklı kılacak denli tehlikeli hale geldiği inandırıcı bir şekilde nasıl tartışılabilir? |
Dipnotlar
- ↑ Toplar meselesini Mehmet Desde Bir Devlet Bir İnsan kitabında şöyle anlatıyor: "Top denilen şey, mahkumlar arasındaki bir iletişim aracı. Ekmek içi çıkarıldıktan sonra top gibi yuvarlak hale getirilir. Yuvarlak hale getirilen ekmek içi naylon poşet içine konulur. Poşet parçaları ile iyice bağlanır. Yazılan not topa iliştirilir ve hücre numurası yazılır. Topu yüksek duvar ve çatının üzerinden atmak zorundasınız. Hapishanenin bir ucundan, diğer ucuna haber gönderebilirsiniz. İstediğiniz notu yazıp topa iliştirdiğinizde ve hücrenin numurasını yazdığınızda, mektubunuz alıcıya ulaşır.
- ↑ 7 Mayıs 2001’de Terörle Mücadele Yasasının 16. maddesini değiştirerek mahkumlara eğitim, sosyal ve sportif toplu aktivite olanağı sağlanmış.