12 Eylül öncesi yaşam hakkı ihlali

From B-Ob8ungen
Jump to navigation Jump to search

12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59'da Türkiye radyolarında Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin (MGK) bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. 1 Numaralı bildirisinde şöyle deniyordu:

"... Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür... nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir."

Toplumsal şiddetin unsurları

Demek darbe bir "iç savaşı" önlemek için yapılmıştı. Burada ilk akla sağ-sol çatışmaları gelir. Ancak 12 Eylül öncesi farklı şiddet olayları vardı:

  • Kontra-gerilla eylemleri (1 Mayıs 1977 tarihinde Taksim'de işlenen cinayetler)
  • Bazı kentlerde meydana gelen pogromlar[1] (Kahramanmaraş'tan başka Sivas, Malatya ve Çorum'da yaşanan olaylar)
  • Tanınmış kişilere yapılan suikastler
  • Sol içi çatışmalar

Nitekim 1974-1980 arasında (12 Eylüle kadar) 2.109’u sol, 1.286’sı sağ görüşlü, 268 diğer siyasi görüşlerden, 281 güvenlik görevlisi, 94 çocuk, 135 belirsiz, toplam 5.388 kişi öldürülmüştü.[2] Aynı makalede şunlar da belirtiliyor:

Kahramanmaraş olaylarının ardından 13 ilde (Adana, Ankara, Elazığ, Bingöl, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Sivas, Urfa ve Hatay illerinde) sıkıyönetim ilan edilecekti.[3] Sıkıyönetim ilanından (26 Aralık 1978), Ecevit’in başkanlığında oluşturulan CHP, DP, CGP koalisyonunun sona ereceği 13 Kasım 1979’a kadar, 995 kişi; Demirel’in MHP ve MSP’nin dışarıdan desteklendiği ve 12 Eylülde (1980) sona erdirilecek olan azınlık hükümeti döneminde 2.734 kişi olmak üzere, sıkıyönetim döneminde toplam 3.729 kişi öldürülecekti.

Bunun haricinde pek gündeme gelmeyen başka tür cinayetler vardı: sıkıyönetim ilan edilmiş illerde 45 güne kadar uzanabilen gözaltında tutulan bazı insanlar işkence edilerek öldürüldü.

İşkence sonucu ölümler

12 Eylül 1980 tarihinden önce işkence sonucu yaşamlarını kaybeden insanlar vardı. 18.04.1989 tarihinde uluslararası af örgütü (AI) tarafından yayınlanan ve gözaltında ölenlerin listesi başlıklı rapora göre 12 Eylül öncesi işkence gördüklerinden ötürü öldükleri sanılan insanlar şunlar:

İsim Yer Tarih (Resmi) iddia
Abdülkadir TAPTI Mardin Ağustos 1980 yanıtsız
Ali Olcay Adana 10 Temmuz 1980 işkence davasında ceza
Ali UYGUR Mersin Temmuz 1980 ilk kez sunulan
Aziz AGAÇ Adana 3 Nisan 1980 yanıtsız
Aziz ARAS İstanbul Haziran 1980 ilk kez sunulan
Recep Estik İstanbul 12 Nisan 1980 resmi iddia: intihar, babası işkence sonucu öldü diye şikayette bulundu
Cuma ÖZASLAN Gaziantep 25 Ocak 1980 4 polis beraat etmiş
Eyyüp Akkurt Gaziantep 2 Aralık 1979 kabul
Faruk Tuna İstanbul 8 Ağustos 1980 kabul
Halil GÜNDOGAN İstanbul 2 Ağustos 1980 resmi iddia: yolda ölmüş
Hüseyin Karakaş Ankara 26 Aralık 1979 işkence davasında ceza
Mehmet Ali Karasoy Malatya 15 Haziran 1980 kabul
Mehmet Kodak Adana 10 Temmuz 1980 işkence davasında ceza
Mustafa Olcay Adana 10 Temmuz 1980 işkence davasında ceza
Mustafa YALÇIN Ankara 28 Temmuz 1980 ilk kez sunulan
Oruç Korkmaz Kars 10 Ocak 1980 işkence davasında ceza
Osman Mehmet ÖNSOY İstanbul 22 Mayıs 1980 resmi iddia: açlık grevi
Recai ÜNAL Adana Mart 1980 ilk kez sunulan
Remzi YALVAÇ Diyarbakır Şubat 1980 resmi iddia: camdan atlam
Sait GÖZET Fatsa Ağustos 1980 yanıtsız
Songül KAYABAS İstanbul Haziran 1980 ilk kez sunulan
Yasar Gündogdu Ankara 18 Nisan 1980 kabul

Burada sıralanan 22 ölümden biri muhtemelen yanlış bir tarihle kaydedilmiş. Cuma Özaslan 25.01.1980 tarihinde değil, büyük olasılıkla 25.11.1980 tarihinde öldü. Abdülkadir Taptı ise çatışmada ölmüş olabilir.6 Şubat 2011 tarihinde Yüksekova Haber isimli bir sitede yayınlanan habere göre Abdülkadir Taptı'nın babası oğlunun PKK saflarında iken 1980'de Ceylanpınar'da öldürüldüğünü söylüyor. Örgütün "şehitlerini" gösteren bir sayfada Abdülkadir Taptı'nın ölümü Urfa ili, Ceylanpınar ilçesi'nde 6 Ağustos 1980 tarihinde gösteriliyor.

Recai Ünal adında iki kişi 1980 yılında kendilerine uygulanan şiddet yüzünden öldüğünü var saymak gerekir. Mart ayında Adana'da öldürülen bir lise öğrencisinden başka[4] Bir de Demokrat gazetesinde çalışan ve aynı ismi taşıyan bir muhabir Temmuz ayında İstanbul'da öldürülüyor. 21 Ekim 2005 tarihli Birgün gazetesinde İnönü Alpat özet olarak şunları belirtti:

"21 yaşında, çiçeği burnunda bir gazeteci Recai Ünal. Demokrat’ta çalışıyor, adliye polis muhabirliği yapıyor. O günlerde faşistler çuval cinayetleriyle korku salıyorlar ülkeye. Bir gün, Recai işten çıkıyor ve otobüse biniyor. Recai’nin indiği durağın yanında Fatih Emniyet Amirliği var. Yolun karşısında ise MHP ilçe binası. İndiği durakta kaçırılıyor Recai. İşkence ediliyor ve öldürülüyor. Cesedinin bulunduğunu Karagümrük Polis Karakolu bildiriyor gazeteye, ‘gelin alın’ diyor telefondaki ses. İsmail Hakkı Parlak, Recai Ünal’ı öldürmekten yargılanıyor. Fransa’ya kaçıyor. Zamanaşımına uğruyor dava. İsmail Hakkı Parlak, Türkiye’ye geri dönüyor, soyadını değiştiriyor. İsmail Hakkı Cerrahoğlu ismiyle 1999 seçimlerinde MHP’den milletvekili seçiliyor."

26 Temmuz 2010 tarihli Haberakis'ta Hüseyin Avuç şunları yazıyor:

"Hilal Ünalmış arkadaşımızın sınıf arkadaşı rahmetli Recai Ünal, benim de çok yakın çalışma arkadaşımdı, candan kardeşimdi. Sevgili Hilal’in yazısında “Recai evine gitmek için o gün gazeteden iki arkadaşıyla birlikte çıkmıştı” diye söz ettiği, o iki kişiden biri ne acıdır ki bendim. Gazeteciler Cemiyeti Lokali’ne gidip, bazı meslektaşlarımızla birlikte olmuştuk. Ne sohbetler etmiş, geleceğe dair ne umutları paylaşmıştık. Ve, ilerleyen saatlerde, yolunun üzeri olduğunu belirterek “Sizi de bırakabilirim” diyen Hürriyet gazetesi muhabiri arkadaşımızın otomobiline binerek evlerimize doğru hareket etmiştik. Recai benden iki-üç durak öncesi semtteki evine çıkan yokuşun başında otomobilden indi. Hürriyet muhabiri arkadaşımızın “İstersen evine kadar götüreyim” önerisini “Hiç gerek yok, biraz yürüyüp, bir şeyler alacağım” gibisinden sözlerle geri çevirmese, belki de sonuç farklı olacaktı."

Buna karşı birkaç gözaltında (işkence sonucu?) ölüm daha 12 Eylül öncesinde meydana gelmiş olma olasılığı var.

  • Necdet Erdoğan Bozkurt, Dev-Genç yöneticilerinden olan Necdet Erdoğan (Bozkurt) 31 Aralık 1979 tarihinde İskenderun'da gözaltında iken polisler tarafından kurşunlanarak öldürülmüş (Dev-Yol listelerinde adı var, Devrimci Yol dergisinde, sayı 34'te ona göre bir haber var, Ayrıntı Basım Yayın ve Matbaacılık Ltd. Ş.: Tarihle Söyleşiler, 2. Baskı, Ankara, Haziran 2014, ISBN 978-975-01362-8-3, s. 260'da bu konu geçer=.
  • Aslan Badem, 1 Nisan 1980 tarihinde Urfa'da gözaltında öldüğüne dair 30 Nisan 1980 tarihli Demokrat gazetesi haber yayınlanmıştı. PKK adlı örgütün "şehitlerini" gösteren bir sayfada sadece Nisan 1980 deniyor ve görevi "silahlı propaganda birliği" şeklinde tarife ediliyor. Bu durumda ölüm karakolda mı, yoksa başka yerde mi ve ne şekilde gerçekleştiği konusunda kesin bir kanaat elde etmek zor.
  • Mehmet Kılıçgavur ise 2 Haziran 1980 tarihinde Karaman'da gözaltında ölmüş. Info-Türk (sayı 48'te) af örgütünün bir raporundan alıntı yaparak ölüm nedeni olarak "sinir krizi" dendiği belirtiliyor. Bu ölümden daha sonraki af örgütü raporlarında bahsedilmemesi soru işareti bırakır.
  • Yılmaz Kale: 18 Ağustos 1980 tarihli Demokrat gazetesine göre CHP'li müteahhit içkili diye Antalya'da gözaltına alınıyor. Bahçelievler Polis Karakolu'nda ölüyor. Resmi iddia: alkol zehirlenmesi; yakınlar "dövülerek öldürüldü" derler.

Demek Aralık 1979 ile Eylül 1980 arasında (1 yıldan daha kısa bir zaman 20 civarında insan işkence sonucu öldüklerine dair ciddi iddialar var. Bunların bir bölümü 2012 yılına kadar açıklığa kavuşmamış.

Sağ-sol çatışmaları

12 Eylül öncesi işlenen yargısız infazların büyük bölümü farklı siyasi görüşlere sahip olan örgüt (guruplar) arasında işlendiği söyleniyor. MHP'nin gençlik kolları olarak bilinen bozkurtlar ya da ülkücüler (Ülkücü Gençlik Dernekleri ÜGD üyesi olanlar) ülkeyi komünizm tehlikesinden kurtarmak için hareket ettiklerini iddia edip kendilerini zayıf kalan devlet otoritesi yerine koyarlardı. İçlerinden gelen ve tetikçi olarak bilinen bazı kişiler de toplumda büyük yankı yaratan liberal ve solcu olarak bilinen aydınlar da öldürüyordu. Sol örgütleri arasında "silahlı propaganda" felsefesini benimsemiş örgütler de buna karşı devleti ve/ya sağ güçleri temsil eden şahıslara karşı cinayet işliyordu.[5]

12 Eylül öncesi yaşanan gerginlik ve şiddet ortamı Sedat Laçiner 8 Nisan 2012 tarihli Star gazetesinde şöyle anlatıyor:

Terör sokaklara, hatta okullara kadar inmişti. Kurtarılmış mahalleler vardı... Kurşunlar karşıt görüşlü öğrencilerin üzerinden geçiyor ve elbette bazen de gencecik bedenlere isabet ediyordu... Evler basılıyor, bazen birçok insan sırf farklı görüşte olduğu iddiası ile katlediliyordu. Kahvehanelerin taranması adettendi. Okey oynarken ya da çayınızı yudumlarken cam çerçeve aşağı inebiliyordu.

Siyasetçiler de temsil ettikleri kutuplara göre ya sağ kesimi ya da sol kesimi "terör" (ya da o günün deyimi ile "anarşik" olaylardan sorumlu tutardı. Örneğin Ülkücülerin başı MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş başbakan yardımcısı iken Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz…” demişti.

Böyle bir havada AP İstanbul milletvekil Ekrem Ceyhun'un Adalet Bakanlığı'na (o dönemde CHP adına Bakan Mehmet Can) soru önergesi verdi. Özet olarak "Ecevit Hükümetinin göreve başladığı 5 Ocak 1978'den 5 Haziran 1979'a kadar geçen süre içinde Türkiye'de meydana gelen "anarşik olaylar" hakkında bilgi istedi".[6] Yanıtta 5 Ocak 1978 ile 5 Haziran 1979 tarihleri arasında meydana gelen "anarşik olaylar" sıralanıyor. Ceyhun'un iddiasına göre Ecevit hükümeti iktidarda olduğu 17 ay içinde 1.660 kişi anarşik olaylardan hayatlarını kaybetmiş.[7] Daha önce 288 olay hakkında cevap verilmiş. Bunun için cevap verilen olaylar 14.05.1978 tarihinde 289 numara ile başlar.

Adalet Bakanlığı (AB) tarafından "adli" ile "ideolojik" neden diye ayıran öldürmelerden sadece "ideolojik nedenle" öldürmeler için bir liste oluşturuldu. Bu liste 1978 yılının ikinci yarısında (6 ay) meydana gelen olaylarla sınırlı tutuldu. Soru önergesine verilen yanıtta (buna AB belgesi diyelim) bu dönem için 518 "ideolojik nedenle" işlenmiş cinayetler sıralanıyor. Ancak burada ne ölenler ne öldürmekten sanık olan kişilerin siyasi görüşler belirtilmiyor. Ayrıca yanıtın ekinde sıralanan Kahramanmaraş olaylarında hayatını kaybeden 110 kişi karşılaştırmalı bu listeden ayrı tutuldu (yoksa 6 ayda 628 kişi ideolojik nedenle öldürülmüş olur). Soru önergesinde listelenmiş 217 olay hakkında ya "adli nedenle" öldürme ya da "kayıt yok" dendi.

Yapılan "karşılaştırma" ulaşılan az sayıdaki belgeler (belirli bir iddia içeren döküman demek daha doğru olur belki) ile yapıldı. Belirli grupların "şehit" ya "unutmadıklarımız" dedikleri kimselerin bazen sadece ismi, bazen yer ve tarihe de yer vererek ve çok nadiren nasıl öldüğüne dair (varsa kimler tarafından öldürüldüğüne dair) bilgilerin bulunduğu listelerle bu karşılaştırma yapıldı. İlk etapta ölen ülkücüler için hazırlanan "ÜGD listesinde" 211 olay (ölen 211 kişi) 1 Haziran 1978 ile 31 Aralık 1978 tarihleri arasında görünüyordu. Bunlardan sağ-sol çatışmasından ziyade Alevi-Sünni çatışması şeklinde cereyan eden Kahramanmaraş olaylarında ölen 24 kişi hariç tutuldu. Çift sayılan, başka nedenle ve başka yerde ölenler de çıkartıldıktan sonra AB listesi ile uyum gösteren 131 isim kalıyor. Demek ölen 518 kişi arasında 131'i "sağcı" idi.

Sol örgütler adına kapsamlı listeler pek bulunmuyor. Devrimci Yol (DY) adına hazırlanan bir listede bu dönem için 29 kişi öldürülmüş görünüyor. TKP adına hazırlanan listede 24 kişinin ismi geçiyor. Bunlardan başka nedenle ölenleri çıkartıp, TKP/ML ve MLSPB gibi örgütlerin listelerinde adı geçenler eklense, ölen 47 "solcu" kalıyor. Ölen 340 kişinin siyasi görüşü ise "belirsiz". Bu da çok anlamlı bir sonuç değil.

Bunun için bir başka karşılaştırma daha yapıldı. Sadece Malatya'da öldürülenler ilgili bu sayfada bir liste var. 1978 yılının ikinci yarısında ölen 21 kişinin ismi sayılmış ve onlar "sağ", "sol" ile "belirsiz" olarak ayrılmış (buna göre ölenler arasında 3'ü sağ görüşlü, 3'ü ise belirsiz). AB listesinde ise 18 kişi "ideolojik nedenle" Malatya'da öldürülmüş olarak görünüyor. Sadece Malatya ili için tutulan listede AB listesinde adı geçen iki kişi eksik, ancak AB listesinde ek 4 isim Malatya listesinde görünüyor. Sonuçta 1 Haziran 1978 ile 31 Aralık 1978 tarihleri arasında sadece Malatya ilinde 23 kişi siyasi nedenle öldürülmüş oluyor. Bunlardan 5'i sağcı, 14'ü solcu ve 4 kişinin siyasi görüşü belli değil.

Genel sonuçlar ise şöyle:

  • Tüm listelerde eksiklikler var (Adalet Bakanlığı tarafından verilen yanıtta örneğin "Bahçelievler katliamı" diye bilinen saldırıda ölenlerden 7 değil, sadece 6 isim var.
  • Örgütler adına verilen listeler eksik olmakla beraber, sadece karşıt görüşlü kişilerin saldırıları sonucunda ölenler değil, başka nedenle ölenlere de yer verilmektedir.
  • Altı aylık bir dönem için yapılan "araştırmadan" anlamlı bir sonuç çıkartmak mümkün değil.

Toplu cinayetler

Burada katliam yerine pogrom adını vermeye uygun gördüğümüz olaylarla "derin devlet" ajanlarının insanları topluca öldürdükleri ve 12 Eylül öncesi meydana gelen olaylara yer verilecektir. Ayrıntılı bilgi (bazen de tartışmalı tezler) içeren kaynaklara ve olaylarda ölen ve yaralanan insan sayısına işaret edilecektir.

12 Eylül öncesi "katliam" olarak nitelendirilen olaylar şunlar:

1 Mayıs 1977

Türkçe Vikipedi: Kanlı 1 Mayıs: İşçi Bayramında, 34 kişinin hayatını kaybettiği 136 kişinin yaralandığı olaydır. Ek bilgi için 1977 1 Mayıs Katliamı Aydınlatılsın Bianet'te 28 Nisan 2006 tarihinde yayınlanan bir yazıya bakınız.

16 Mart 1978

Türkçe Vikipedi: 16 Mart Katliamı: 16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin ölümü, 41 öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı ve silahlı saldırıdır.

17-20 Nisan 1978

Hannover'de bulunan bir Alevi derneğin sitesinde şöyle deniyor: Malatya'daki olaylar Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesinden sonra çıkan olaylardır. 17 Nisan 1978 akşamı başlayan saldırı, tahrip ve silahlı çatışma; 20 Nisan akşamına kadar sürdü. Ancak üç gün içinde denetim altına alınabildi. Bu süre içinde 8 kişi ölmüş, 20’si ağır olmak üzere 100 kişi yaralanmış, 100 işyeri ve konut tamamen olmak üzere, toplam 960 işyeri ve konut tahrip edilmiştir. Olaylar sırasında onlarca oto da zarar görmüştür. Vikipedi'de (tr, en, de) bu pogrom hakkında bilgi yok.

4 Eylül 1978

Sivas’ta meydana gelen saldırı ve katliam hakkında Vikipedi'de (tr, en, de) bu pogrom hakkında bilgi yok. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği 1978'deki olaylar hakkında 14 Demokratik Kitle Örgütü ortaklaşa hazırladıkları bir raporundan sonra öldürülen 12 kişinin ismini veriyor.

8 Ekim 1978

Türkçe Vikipedi: Bahçelievler Katliamı: 8 Ekim 1978 günü Ankara'nın Bahçelievler mahallesinde yedi Türkiye İşçi Partisi üyesinin öldürülmesine Bahçelievler Katliamı denmiştir. Kurbanların biri yastıkla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür.

19-26 Aralık 1978

Türkçe Vikipedi: Maraş Katliamı Kahramanmaraş'ta meydana gelen olaylar Alevi ve Sünni inançlı vatandaşlar arasında yaşanmıştır. Yedi gün süren olaylar sırasında 150 kişi öldürüldü, Yirmi üç yıl yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1–24 yıl arasında ceza almıştır.

3-4 Temmuz 1980

Türkçe Vikipedi: Çorum Olayları Çorum Pogromu 1980 Mayıs-Temmuz aylarında meydana gelen sağ-sol ayrımı temelinde, mezhep çatışması yüzünden Çorum ilinde ortaya çıkan kanlı olaylardır. Ülkücülerin, Alevi mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesine saldırması üzerine, çoğu Alevi olmak üzere resmi kaynaklarca 57 sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar. Almanca Vikipedi olayların tarihi olarak 3-4 Temmuz 1980 diyor.

11 Temmuz 1980

Bu tarihte darbenin denemesi olarak gösterilen "Fatsa Nokta Operasyonu" başladı. Operasyonlarda Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez ile birlikte 390 kişi gözaltına alındı. Devrimci Yol taraftarlarına ait bir sitede şunlar belirtilmektedir: "Nokta Operasyonu devam ettiği sırada 8 kişi ÜGD militanlarınca öldürülmüşlerdir. 11 Temmuz 1980'e dek 14 öldürme olayı olmuştu Fatsa’da. 11 Temmuz 1980'den 12 Eylül'e kadar ise tam 56 öldürme olayı yaşanacaktı."

Sol-içi çatışma

Bu konu hakkında değişik görüş ileri sürenler çok olmakla beraber, İnternet ortamında pek fazla somut verilere rastlamak mümkün değil. Bu tür cinayetlerden sorumlu olarak en çok suçlanan Kürdistan İşçi Partisi (PKK)dır. Doğruluk derecesini bilmediğimiz bir takım iddialar bir blogda yazılı. Buna göre

  • PKK-Aydınlık çatışması 1978-79
  • PKK-Devrimci Halkın Birliği (TKP/ML Hareketi) çatışması: 1979-1980
  • PKK-İGD (TKP) çatışması 1978
  • PKK-Halkın Kurtuluşu çatışması 1978-79 boyunca
  • PKK-Devrimci Yol çatışması: 1979'da Dersim'de PKK'lilerin Devrimci Yol'a saldırısı bu çatışmanın ilk olaylarından biridir
  • PKK-DHKD çatışması 1979: Doğubeyazıt
  • PKK-DDKD çatışması 1978-80.
  • PKK-Beşparçacılar çatışması 1977'de başladı
  • PKK-Tekoşin çatışması 1979'da başladı
  • PKK-Özgürlük Yolu çatışması 1979'da başladı ve 1980'e kadar sürdü
  • PKK-Denge Kawa çatışması 1978'de başladı
  • PKK-KUK çatışması 80'de yoğunlaştı, KUK'cular otuzu aşkın PKK'liyi öldürdüler

Buna karşı İbrahim Güçlü TBMM'e sunduğu bir raporda PKK'nın öldürdüğü iddia ettiği 19 isim veriyor. Bundan başka İbrahim Güçlü şöyle bir tez daha ileri sürdü:

"İlk aşamada PKK Hilvan’da Süleymanlılar aşiretine karşı savaş açtı ve o aşiretten onlarca insanı öldürmesine sebep oldu. İkinci aşamada Siverek’te Devletin de kurtulmak istediği, önemli bir güç odağı olan M. Celal Bucak’a suikast düzenlemesi, PKK’nın bu şiddet politikasının en üst düzeye tırmanmasına, katliam düzeyinde hayat bulmasına yol açtı. Siverek’teki bu kanlı ve tehlikeli strateji, on binlerin Siverek’i terk etmesine, 1000’den fazla Kürd yurtseveri ve sıradan insanın katledilmesine yol açtı. (1979-80) PKK üçüncü aşamada da, Batman’da büyük ve toplumsal/siyasal etkinliği olan, bünyesinde Sait ve Mustafa Ramanlı gibi Kürdlükten 1959 yılında ve 12 Mart Döneminde tutuklanan ve yargılanan önemli şahsiyetleri barındıran Ramanlılara karşı savaşı başlattı. O dönemde PKK’nın desteklediği ve Belediye Başkanlığını kazanan Edip Solmaz’ın katledilmesi bu saldırıların başlaması için gerekçe oldu. Edip Solmaz’ın Ramanlılar tarafından katledilmediği ve ölümünden izlerin PKK’ya gittiği de herkesin bildiği bir olay. Bu çatışmalar sırasında da onlarca Kürd katledildi."

Dağınık bir biçimde sol içi bazı infazlar hakkında bilgi (iddialar) bulunur.[8] Ancak bunlar belirli örgütlere karşı duyulan antipati ya da sadece kendi yandaşlarının kimin tarafından öldürülmüş olduğuna dair şüphe içerdiğinden verimli bir çalışmaya pek zemin oluşturmaz.

Sonuçta 12 Eylül öncesi sol-içi şiddet yüzünden kimlerin (yargısız) infazlara kurban gittiği sorusu aydınlatılması gereken bir konu olarak ortada duruyor.

Dipnotlar

  1. Türkçe Vikipedi pogrom kelimesini şöyle açıklar: "Pogrom dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir."
  2. Bu rakamlar Muzaffer Erdost'un bir makelesinden alınmış: Yaşam Hakkı ve 12 Eylül
  3. 13 ilden Sivas (26 Şubat 1980) ve Erzincan'da (20 Nisan 1980) sıkıyönetim daha sonra kaldırılmıştı. Ancak "yaygın şiddet olayları" nedeniyle 26 Nisan 1979: Adıyaman, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt ve Tunceli, 20 Şubat 1980: Hatay, İzmir ve 20 Nisan 1980: Ağrı illerinde sıkıyönetim ilan edilmişti. 12 Eylül 1980'e gelindiğinde 19 ilde sıkıyönetim uygulanıyordu. Kaynak için Belgenet'e bakınız.
  4. Konu Almanca olarak 1980: Folter in der Türkei isimli sayfada anlatılıyor. Kaynak olarak da Demokrat gazetesinde yer alan bir haber gösteriliyor.
  5. Türkçe Vikipedi'de 12 Eylül öncesi yapılan suikastler arasında şunlar gösteriliyor: 11 Temmuz 1978'de Bedrettin Cömert Ankara'da, 1 Şubat 1979'da Abdi İpekçi İstanbul Teşvikiye'de, 3 Aralık 1979'da, Fedai Dergisi sahibi yazar Kemal Fedai Coşkuner İzmir Agora semtinde, 7 Aralık'ta İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Cavit Orhan Tütengil İstanbul Levent'te, 11 Nisan 1980'de TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu, 27 Mayıs 1980'de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak Ankara'da, 24 Haziran 1980'de Milliyetçi Hareket Partisi Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde eşi ve kızıyla birlikte, 15 Temmuz 1980'de Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu Şişli'deki işyerinde, 19 Temmuz 1980'de Eski Başbakan Nihat Erim İstanbul'da Dragos Deniz Kulübü'nden çıkarken, 22 Temmuz 1980'de DİSK ve Maden-İş Sandikası genel Başkanı Kemal Türkler İstanbul Merter semtinde. Kaynak için bakınız
  6. Soru önergesi ile cevabı 6 Kasım 1979 tarihi için yayınlanan TBMM tutanak dergisinde yayınlandı Kaynak için bakınız
  7. Yukarıda verilen 995 kişi olarak verilen rakamla çelişiyor. Fakat soru önergesinde (6 aylık bir dönem içinde) yer alan 845 olaydan 217'sine "adli" dendiğine göre soru önergesinde yüksek görünen rakam bir nevi anlaşılıyor.
  8. Örnek olarak muhtemelen TİP partisine yakın insanların bir sitesinde ve bir Facebook sayfasında bu tür bilgiler (iddialar) var.