Helmut Helmut Oberdiek * 18.9.1947 — † 27.4.2016
dictionary  HH'de oturan, HF'lu olan HO'nun kütüphanesi
Kitabım Wikim Sergim Arşivim Eklerim
01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14

SONSÖZ

Kitabım yayına hazırlandığı sırada, 12 Nisan 1991 tarihinde, 3713 sayılı "Terörle Mücadele Kanunu" yürürlüğe girdi. 1982 Anayasa'sı hariç bir çok yasalara değişiklik getiren bu yasa ile "düşünce suçu", "idam", "af" (şartlı salıverilme), "basın özgürlüğü" gibi, insan hakları ile yakından ilgili, bir çok alanda yeni düzenlemeler yapıldı.
Yasa, "eşitlik ilkesi" ve başka düzenlemeler yönüyle şu anda Anayasa Mahkemesi'nde incelenmektedir. Yeni yasa gereğince soruşturmalar, tutuklanmalar oldu, fakat mahkemeler (yargıçlar) henüz örnek kararlar vermiş değiller. Uygulama hakkında şu anda somut veri elde olmamakla birlikte ayrıntılı bir değerlendirme yapmak oldukça güç.
Kitabımda yer alan bir çok tespitler bu yeni yasa çıkmadan önce yapıldı. Onun için son değişikliklere değinmem gerekir. Yasanın büyük ölçüde af örgütü ve benzer kuruluşların sürekli dile getirdikleri eleştirilere yanıt olarak hazırlandığı söylenebilir. Yeni yasa ile birlikte "düşünce suçlusu" olarak kabul edilen hemen hemen tüm insanlar cezaevinden çıktı. 12 Eylül'den sonra Türkiye dışında en fazla ilgi toplayan DİSK, Barış Derneği gibi davalar tarihe karışmış sayılır. Fakat TCK 140, 141, 142 ve 163'üncü maddelerinin kaldırılması ile Türkiye'de düşünce suç olmaktan gerçekten çıktı mı?
Bu sorunun yanıtı büyük ölçüde uygulamaya bağlıdır elbette. Gene de şu anda bile bazı tespitlerde bulunmak mümkün. Bugüne dek Türkiye'de düsünsel eylemleri suç sayan başka ceza maddeleri ve özel yasalar yürürlükte kaldı. Bunun içinde 158, 159 (devlet büyüklerine hakaret), 171 (bölücülük yapacak gizli ittifak) ve 311 ile 312 (suça teşvik) maddeleri ie Dernekler Yasası ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüş Yasası'nı saymak mümkün. Bunun dışında Anti-Terör Yasası'nın 8'inci maddesi ile eski 142/3 (bölücülük propagandası) aynen korunmaktadır (ceza miktarını biraz azaltarak).
Ayrıca yeni yasanın geniş "terör" tanımlamasıyla barışçıl eylemleri "terörist" eylem olarak yorumlaması mümkün hale gelmiştir. Üstelik bundan sonra (illegal) siyasi çalışmalara daha ağır cezalar getirilmektedir.
İç ve dış baskıya ikinci büyük "taviz" idam konusunda verildi. TBMM'de onay bekleyen idam dosyası sayısı 300'ü aştığı bir dönemde, Kasım 1990'da, TCK'nun 13 ayrı maddesine idam cezası yerine ömür boyu hapis cezası konuldu. 60 kişi bu şekilde "ipten" kurtuldu. Anti-Terör Yasası ile geriye kalan 250 "idamlık" için infaz iptal edildi ve belirli bir süre cezaevinde kaldıktan sonra tahliyelerine karar verilmiş oldu.
Ancak adli ve sağ görüşlü mahkumlar için idam yerine 10 yıl ceza süresi belirlenirken, sol görüşlü idamlıklar için bu süre iki mislisine çıkartıldı. 10 yıl en zor koşullarda Diyarbakır, Mamak ve Metris Askeri Cezaevleri gibi zindanlarda kalmış bu insanlara "haydi bir kez daha 10 yıl" demekle bazıların "infaz hakkımı kullanmak isterim" demelerine neden oldu.
6 Mayıs 1991 tarihi itibarıyla resmi açıklamalara göre 46 bin tutuklu ve hükümlüden 19774'ü serbest bırakıldı. Aralarında 708 siyasi tutuklu ve hükümlü vardı. Yasa çıkmadan önce 459'u sağ görüşlü olmak üzere 3316 siyasi tutuklu ve hükümlü cezaevinde idi. Serbest bırakılanların büyük bir bölümü sağcılardan oluştuğuna göre solcuların dörtte biri bile tahliye olamadı.
Yurtdışında olup dönmek isteyenler açısından aynı tespiti yapmak ta büyük bir hata değil her halde. Kaba bir tahminle onlardan ancak % 20'si cezaevine girmeden ülkesine dönebilecek. Örneğin 140'dan soruşturmaya tabii tutulan Dursun Akçam dönebiliyor, en iyi olasılıkla 168'ten yargılanacak oğlu Taner 14 yılını yurtdışında tamamlamasına rağmen hala dönemiyor.
Olumlu bir sonuç olarak idama çarptırılmış kişilerin sevinmesi gerekir denilebilir. 8 Nisan 1991 tarihine kadar işlenen suçlardan kimse idama çarptırılmıyacak; yani bu insanlar "ipten" kurtuldu. Ancak üç önemli konuya yanıt verilemedi:
1. İleride benzer "suçlar" için uygulama ne olacak?
2. Askeri veya devlet güvenlik mahkemelerinde adil olmayan davalarda yargılanmış olanların hakları nasıl iade edilecek?
3. (ve en önemli sorun) İŞKENCE nasıl durdurulacak?
"Terörle Mücadele Kanunu"nun bazı olumlu yönleri olduğuna şüphe yok. Ama aynı zamanda bir sürü olumsuzlukları da içermektedir. Yasada eşitsizlik yaratılmış olmanın dışında basın için oldukça ağır cezalar öngörülmektedir.
En kötü yönü şüphesiz "terör", yani siyasi "suçları" koğuşturan, sanık yakalayan veya soruşturmasını yürüten memurlara "görev gereğince" işledikleri suçlardan ötürü getirilen koruma önlemleridir. Anti-terör yasası yurtdışından gelen eleştirilere yanıt olarak düşünüldüyse bu yönü ile amacına tamamen ters düştüğünü söylemek gerekir. Örneğin Aİ, yasanın yürürlüğe girmesinden 4 gün sonra Türkiye'de işkencenin artacağına dair endişesini dile getirdi.
Kitabımda ifade ettiğim "insan hakları alanında köklü değişiklikler yok" tespitimde fazla yanıldığımı sanmıyorum. Evet, bir müddet idamlar infaz olmaz, bir grup düşünce suçlusu aklanmış sayılır. Fakat ileride yeniden düşünceden ötürü ceza verilebilir. Siyasiler için adil mahkemeler hala yok ve en önemlisi, uluslararası alanda da Türkiye'nin başbelası olarak kabul edilen işkence artan boyutta devam edecektir.
Kaldı ki, af örgütünün ilgi alanına girmeyen bir çok insan hakları ihlallerini her gün gözlemlemek mümkün. Köylerinden göç ettirilen insanlar, pasaport alamayan yurttaşlar, örgütlenemeyen öğrenciler ve işkence ya da peşin infaz boyutuna ulaşmamış devlet terörü örnekleri çok.
Uzun bir süre insan hakları alanında Türkiye'nin dışından müdahale olanakları aradım. "Dış baskısıyla" ihlalleri durdurmaya çalıştıktan sonra aynı mücadeleyi bu kez Türkiye'nin içinden sürdürmeye karar verdim. İnsan Hakları Derneği ve onun girişimiyle "işkence görenlere tedavi merkezi" oluşturmaya çalışan Türkiye İnsan Hakları Vakfı bu konuda yurtiçinde uğraş veren kuruluşlar arasında ilk sırada yer alıyor.
Kazandığım deneyimler ve uluslarası ilişkilerimden de istifade ederek bir müddet onlarla beraber bu mücadele içinde bulunabilmem için Nisan 1991 tarihinde Türkiye'ye geldim. Önümüzde gene çetin günler var. Halledilmesi gereken pek çok sorun kesin tavır bekliyor. Son zamanda hem nitelik hem nicelik olarak gücümüz arttığından yavaş da olsa bazı başarılar kazanacağımızdan eminim.


Geri
İçindekiler
İleri
- Site Haritasi - Impressum