1981 ile 1984 yılları arasında yaşam hakkı ihlali
Ele alınan dönem 12 Eylül 1981 tarihinden 14 Ağustos 1984 tarihine kadar olan zamanı kapsar, yani darbeden bir yıl sonra ile çatışmalı ortam başlamasına kadar olan süre. Bu yıllarda iktidar hep ordunun elinde kaldıysa da siyasi sorumluluk farklı biçimlerde dağıtıldı.
1981 ile 1984 arasında hükümet ve meclis
- 12 Eylül 1980 - 25 Ekim 1981 Milli Güvenlik Konseyi asıl söz sahibi olmakla beraber
- 21 Eylül 1980 - 13 Aralık 1983 arası 44. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Bülend Ulusu'nun başkanlığında görevde idi
- 25 Ekim 1981 - 14 Ekim 1983 arası Danışma Meclisi görevde idi
12 Eylül darbesi sonrası başta 1982 Anayasası'nı yapmak için 27 Ekim 1981 - 4 Aralık 1983 tarihleri arasında toplanmış özel yasama meclisidir. Başkanlığını Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak yapmıştır. Toplam 160 üyeden oluşmuştur. Bunların 40 tanesi Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçildi. Kalan 120 üye ise illerden seçilmiştir.
- 6 Kasım 1983 sonrası yeni TBMM dönemi başladı
- 13 Aralık 1983 - 21 Aralık 1987 Türkiye Cumhuriyeti 45. Hükümeti, Turgut Özal'ın başkanlığında, Anavatan Partisi tarafından kuruldu.[1]
Sıkıyönetim ile olağanüstü hal
12 Eylül'de 19 ilde geçleri olan sıkıyönetim diğer illerde de (48 il) ilan edildi. Uygulama, 19 Mart 1984 tarihinden başlayarak aşama aşama 19 Temmuz 1987 tarihine kadar tüm illerden kaldırıldı.
Tarihlere göre sıkıyönetim uygulamasının kaldırılması:
- Geniş bilgi için Türkiye'de illere göre sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulaması sayfasına bakınız
- 19 Mart 1984: Bilecik, Bitlis, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Gümüşhane, Isparta, Kastamonu, Kırklareli, Kırşehir, Kütahya, Muş, Sinop (bunun yerine 4 ay süre ile ilan edilen olağanüstü hal 19 Temmuz 1984 tarihinde Bitlis, Çanakkale, Kastamonu ve Sinop illerinde kaldırıldı, Çankırı, Gümüşhane, Isparta ve Kırşehir illerinde 4 ay daha uzatıldı)[2]
- 19 Temmuz 1984: Afyon, Amasya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Çorum, Muğla, Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Tekirdağ, Yozgat
1 Temmuz 1982 tarihinde Avrupa Konseyi üyesi beş ülke (Danimarka, Norveç, İsveç, Fransa ve Holanda) Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na Türkiye hakkında şikayette bulundular. 6 Aralık 1983 tarihinde kabul edilen şikayet hakkında Komisyon 2 Temmuz 1985 tarihinde bir dostane çözüm önerisinde bulundu. 9 Aralık 1985'te sağlanan dostane çözümün koşulları arasında (18 ayda) sıkıyönetimin kaldırılması da vardı. Temmuz 1987'e kadar tüm illerde kaldıran sıkıyönetim yerine birçok ilde olağanüstü hal ilan edildi. Daha sonra kurulacak olan Olağanüstü Hal Valiliği (OHAL) bölgesi hariç olağanüstü halin geçerli olduğu illerde en üst amir vali olduğundan sorumluluk taşıyan farklı makam aramaya gerek yok.
Ekim 1981 ile Ekim 1983 arasında resmi infazlar
Mahkemeler tarafından verilen idam kararları Yargıtay (ya da Askeri Yargıtay) tarafından onaylandıktan sonra Meclis’e gönderiliyor. Meclis’in idam kararlarını onaylaması halinde idam cezaları infaz ediliyor. 25 Ekim 1981 ile 14 Ekim 1983 arası Milli Güvenlik Konseyi tarafından atanan 160 üyelik Danışma Meclisi bu görevi yürüttü. Bu tarihler arasına gerçekleşen idam infazları şunlar:[3]
Genel toplam:
Ekim 1981 ile Ekim 1983
arasında infaz edilen idam kararları38 Sol görüşlü 8 Sağ görüşlü 6 Adli 23 Asala 1
- Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar (sol görüşlü) 13 Mart 1982 İzmir
TKEP adlı örgüte mensup olan 22 ile 24 yaş arasında olan sanıklar 25.04.1980 tarihinde bir cinayet için ve 28.04.1980 tarihinde MHP il sekreteri Turan İbrahim'i öldürmekten ötürü idama çarptırılmışlardı. 07.05.1981 tarihli mahkeme kararı Askeri Yargıtay tarafından 22.09.1981 tarihinde onayladı. Danışma Meclisi tarafından ilk kabul kararı 05.03.1982 tarihinde verildi.
- Fikri Arıkan (sağ görüşlü) 27 Mart 1982 Ankara
2 sol görüşlü insana önce işkence ederek sonra bir çuvalda döverek öldürmekten sanık Fikri Arıkan, Kemal Özdemir ve Eyüp Özmen önce suçlu bulundular. Eyüp Özmen daha sonra delil yetersizliğinden beraat etti. Kemal Özdemir ise firarda olduğu için idam edilmekten kurtuldu. İkinci kez yargılanan Fikri Arıkan 15.07.1981 tarihinde tekrar idam cezası aldı, Askeri Yargıtay bu kararı 29.12.1981 tarihinde onayladı.
- Sabri Altay (adli suçlu) 23 Nisan 1982 Adapazarı
Siyasi olmayan ilk idam infazı. Sabri Altay 25.08.1974 tarihinde eşini öldürmekten suçlu bulunmuştu. 1975 yılında idam cezasına çarptırılmıştı.
- Cengiz Baktemur (sağ görüşlü) 30 Nisan 1982 Elazığ
21 yaşında olan sanık Elazığ'da CHP gençlik örgütü başkanı Hasan Dogan'ı öldürmekten dolayı idam cezası almıştı. 11.05.1981 tarihinde verilen idam kararı Akeri Yargıtay tarafından 30.09.1981 tarihinde ve Danışma Meclisi tarafından 26.04.1982 tarihinde onaylandı.
- Şahabettin Ovalı (adli suçlu) 12 Haziran 1982 Sinop
1956 doğumlu Şahabettin Ovalı kan davası içinde Mehmet Uslu'yu 1977 yılında öldürmekten suçlu bulundu. Mehmet Uslu ise onun bir kardeşini öldürmekten sorumlu tutuluyordu. Verilen idam kararı 1978 yılından onaylanmıştı.
- Ednan Kavaklı (adli suçlu) 18 Haziran 1982 Ankara
Adı Adnan Kavaklı da olabilir. Tokat şehrinde bir mahkeme ona 16 yaşında bir erkek çocuğu önce tecavüz edip sonra öldürmekten ötürü idam cezası vermişti. Verilen idam kararı 1978 yılından onaylanmıştı.
- Ali Bülent Orkan (sağ görüşlü) 13 Ağustos 1982 Ankara
16.05.1979 tarihinde bir kahveye açılan ateş sonucunda 7 kişinin ölmesinden sorumlu tutulan Ali Bülent Orkan 25.02.1982 tarihinde idam cezasına çarptırıldı. Bu karar 13.07.1982 tarihinde Askeri Yargıtay tarafından onaylandı. Ali Bülent Orkan idam edildiğinde 25 yaşında idi.[4]
- Veli Acar (adli suçlu) 13 Ağustos 1982 Isparta
Veli Acar kardeşini öldürmekten ötürü 1978 yılında idam cezası aldı. İstanbul'da görülen davada yengesine de önce idam cezası verildi, ancak bunun cezası sonra 20 yıl hapis cezasına dönüştürüldü.
- Eşref Özcan (adli suçlu) 19 Ağustos 1982 Kayseri
Para karşılığında 1976 yılında Rabia Gürlek'in kocasını öldürmekten dolayı idam cezası aldı.
- Halil Fevzi Uyguntürk (adi suçlu) 29 Aralık 1982 Afyon
28 Aralık 1982 tarihli MGK Tutanak Dergisi'nde şunlar yazılı: Halil Fevzi Uyguntürk, olay tarihi 19 Kasım 1975 tarihinden dört yıl kadar öncesinde, aynı köyden Güngör Sülük'ü babasından evlenmek amacıyla istemiştir. Ancak, kızın babası, kızının yaşının küçük olduğu gerekçesiyle kızını vermemiştir. Tarihten bir yıl kadar önce, kız başka birisiyle nişanlanmıştır. Hükümlü, yanına arkadaşını da almak suretiyle, kızın çalışmakta olduğu tarlaya gitmiş. Güngör Sülük, aynı köyden Durdu Çaylıoğlu ve annesi Fadime Sülük'le birlikte tarlada çalışmaktadırlar. Kızı kaçırmak amacıyla kollarından yakalamış ve sürüklemek istemiştir. Kız buna karşı koyunca ve yardımına da annesiyle Durdu Çaylıoğlu gelince, hamil bulunduğu tabancasını tevcih etmek suretiyle önce Güngör Sülük'ü, daha sonra Durdu Çaylıoğlu öldürmüş, bu arada olayın vahşetinden kaçan annesi Fadime Sülük olay yerinden uzaklaşmak istemiştir; fakat, arkadaşı «kızın annesi kaçıyor» diye ikazda bulununca, bu kez, kaçmakta olan Fadime Sülük'ün de arkasından ateş etmek suretiyle üçünü de olay yerinde öldürmüştür."
- Kazım Ergun (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Akşehir
Bir kan davası içinde Güllü ailesinden 3 kişi öldürmekten ötürü Konya'da idam cezasına çarptırılmış.
- Muzaffer Öner (adli suçlu) 29 Aralık 1982 Amasya
1979 yılında İstanbul'da eşini ve kayın biraderini öldürmekle suçlanıyordu.
- Adem Özkan (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Balıkesir
1947 doğumlu Adem Özkan 1976 yılında dedesini öldürmekle suçlanıyordu.
- Hüseyin Çaylı (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Afyon
Kendisi 18 yaşında iken 1974 yılında 6 yaşında bir erkek çocuğu tecavüz edip öldürme suçundan Yalvaç'da bir mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmış.
- Osman Demiroğlu (adli suçlu) 13 Ocak 1983 Isparta
23 yaşında iken 1974 yılında 14 yaşında bir kız çocuğu tecavüz edip öldürme suçundan Antalya'da bir mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmış.
- Ahmet Mehmet Uluğbay (adli suçlu) 22 Ocak 1983 Akşehir
1977 yılında iki kişi öldürmekle suçlanan Ahmet Mehmet Ulugbay (ya da Mehmet Ulubay) 13.05.1980 tarihinde Denizli'de bulunan bir mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmış.
- Ali Aktaş (sol görüşlü) 23 Ocak 1983 Adana
09.06.1980 tarihinde İskenderun'da meydana gelen bir sağ-sol çatışmasında sağ görüşlü Sulhi Aksoy'u öldürmekten yargılandı ve 13.05.1981 Adana Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı. Oğul idam, baba faili meçhul başlığı altında Ali Aktaş'ın idam edilmesinden bir yıl sonra babası Abbas Aktaş fail meçhul cinayete kurban gitmesi anlatılıyor. 12 Eylül'le idam edilen Ali Aktaş'ın son mektubu başlığı ile Ali Aktaş TKP/ML DHB örgütüne sahip çıktığı ancak "suçunu" kabul etmediği belirtiliyor.
- Duran Bircan (adli suçlu) 23 Ocak 1983 Denizli
Annesi ile tecavüz etmek istediği yeğeni öldürmekten suçlu bulunan Duran Bircan 13.05.1980 tarihinde Denizli'de bir mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmış.
- Levon Ekmekçiyan (Asala) 28 Ocak 1983 Ankara
Levon Ekmekçiyan (1953 - 29 Ocak 1983), Ermeni ASALA örgütünün bir eyleminde 7 Ağustos 1982 tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanı'nın bombalanması olayında yaralı olarak yakalandı. Ekmekçiyan 29 Ocak 1983'te Ankara Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Olayda 9 kişi öldü, 78 kişi yaralandı.[5]
- Ramazan Yukarıgöz (sol görüşlü), Ömer Yazgan (sol görüşlü), Erdoğan Yazgan (sol görüşlü), Mehmet Kambur (sol görüşlü) 29 Ocak 1983 İzmit
THKP/C Devmrici Halkin Yolu (başka kaynaklar "3. Yol" der) mensubu olarak bir kuyumcu dükkanı soymak isterken sahibini ve bir polis memuru öldürmekle suçlanan bu 4 kişi 20.04.1981 tarihinde Gölcük Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldılar. Askeri Yargıtay bu kararı 25.11.1981 tarihinde onayladı. Bu dosya 05.05.1982 tarihinde Danışma Meclisi'nde görüşüldü ve onaylandı.[6]
- Ahmet Kerse (sağ görüşlü) 30 Ocak 1983 Gaziantep
Sol görüşlü bakkal Battal Türkaslan'ı 22.05.1979 tarihinde öldürdüğü iddiasıyla askeri mahkemede yargılanan Ahmet Kerse 08.07.1981 Adana Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı. İdam kararı 16.12.1983 tarihinde Danışma Meclisi tarafından onaylandı.[7]
- Rıdvan Karaköse (adli suçlu), Cavit Karaköse (adli suçlu), Süleyman Karaköse (adli suçlu) 5 Şubat 1983 Akşehir
Bu üç kardeş bir kan davasında 20.03.1974 tarihinde bir kadın ve oğlunu öldürmekten suçlu bulundular ve Akşehir'de bir mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmışlardı.
- Fatih Laçinligil (adli suçlu) 24 Şubat 1983 Keşan
14.03.1975 tarihinde Keşan'da bir gasp olayında bir askeri öldürmekten dolayı idam cezasına çarptırılmış.
- Faik Görünmez (adli suçlu) 24 Şubat 1983 Kilis
Gaziantep yakınlarında iki kişi öldürmekten idam cezasına çarptırılmış.
- Mustafa Başaran (adli suçlu) 30 Mart 1983 Edirne
Paralı katil olarak iki kişi öldürmekten dolayı 1976'da idam cezasına çarptırılmış.
- Hüseyin Üye (adli suçlu) 30 Mart 1983 Nazilli
1980 yılında Ay isimli aileden kan davası olarak 5 kişi öldürmekten dolayı Nazilli'de idam cezasına çarptırılmış.
- Şener Yiğit (adli suçlu) 20 Nisan 1983 Isparta
Avusturya Büyükelçisi'nin eşini ve kızını öldürmekten dolayı 28.09.1978 tarihinde idam cezasına çarptırılmış. Avusturuya'dan gelen bağışlama istekleri boşa çıktı.
- Cafer Aksu Altıntaş (adli suçlu) 20 Nisan 1983 Ordu
02.04.1977 tarihinde Aybastı/Ordu'da iki kişi öldürmekten dolayı idam cezasına çarptırılmış.
- Abdülaziz Kılıç (adli suçlu) 26 Mayıs 1983 Edirne
1978 yılında bir iş arkadaşını gasp sırasında öldürmekten dolayı İstanbul'da idam cezasına çarptırılmış.
- Halil Esendağ (sağ görüşlü), Selçuk Duracık (sağ görüşlü) 5 Haziran 1983 İzmir
Bir fırında çalışan dört kişiyi Turgutlu'da öldürmekten ötürü 18.09.1981 tarihinde İzmir Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırılmışlardı. Askeri Yargıtay kararı 02.02.1983 tarihinde onayladı.
Gözaltında ve cezaevinde ölenler
ölüm nedeni rakam işkence 80 açlık grevi 12 ihmal 9 intihar 14 kayıp 3 genel toplam 118
Takriben 3 yıllık bir zaman dilimi için (2 yıl, 11 ay) ölümlerin gözaltında veya cezaevinde gerçekleşmesi şeklinde ayrı ayrı rakam tutmadık. İşkence sonucu ölümü genel olarak gözaltında gerçekleşir, ancak birkaç olayda insanlar cezaevinde dövülerek (dolaysıyla işkence sonucu) öldürülmüştür. Açlık grevi ya da tıbbi ihmal yüzünden ölümler daha ziyade cezaevlerinde gerçekleşir.
12 Eylül darbesinden sonraki ilk yılda 88 işkenceli ölüm saymıştık. Ondan sonraki üç yılda benzer bir rakam çıktı. Ancak bu işkence %30 azalmıştır anlamına gelmez, muhtemelen daha az insan gözaltına alınmış ya da işkence yapanlar daha dikkatli davranmış olabilir. Azami gözaltı süresi 90 günden 45 güne "indirilmesi" de işkencenin daha az ya da daha düşük bir sertlikle uygulandığına dair "delil" sayılmaz. Özellikle siyasi nedenle gözaltına alınan herkes (çok büyük istisnalar dışında) maruz kalırdı ve işkence uygulaması her bir fert için ihlal sayılmakla beraber, işkence altında ölen bir kişi dahi olsaydı bir fazla demek olur.
Açlık grevinde ölenler ise ilk yılda 1 kişi bu şekilde öldüyse, daha sonraki 3 yılda 12 kişi açlık grevi sonucunda yaşamlarını yitirdiler. İstanbul'da başta tek tip elbiseye karşı yapılan açlık grevi sonunda ölen 4 tutuklu hariç en çok ölüm olayı Diyarbakır'da gerçekleşti. 5 Nolu zindan ya da cehennem olarak adlandırılan Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde 1981 ile 1984 arasında en kötü zaman yaşandı ve kendini yakarak ya da açlık grevi sonucu ölenler bir anlamda işkencenin dolaylı sonucu olarak yaşamlarına son verdiklerini kabul etmek gerekir.
"Dışarıda" ölenler
Eylül 1981 ile Ağustos 1984 arasında tespit edilen "siyasi cinayet" sayısı oldukça düşük
Genel toplam ise şöyle:
ölüm nedeni toplam yargısız infaz 12 dur ihtarı 7 belirsiz 8 genel toplam 27
Bu rakam çatışmalarda tespit edebildiğimiz 24 ölüm olayına denk düşüyor. Ölümcül olayların azalmış olması bir neden olabilir, ama esas neden karanlıkta kalan olaylar hakkında bilgi edinememesi olsa gerek. Yurtdışında Türkiye basını değerlendiren Info-Türk ya da türkei-infodienst'te sadece bir kaç haberde "ölü bulunanlar", ya da "vurulanlar" diye sıralanmışsa ölümlerin siyasi bir nedeni olup olmaması belirtilmemiş olması zamanında bu tür haber yayınlayan gazetelerin bu konulara önem vermediklerinden ileri geliyor olsa gerek. Sadece bir kaç olay için "vurulanlar" dendiğinde insanlar aslında çatışmada öldüklerini tespit edebildik.
Yasadışı Kürdistan İşçi Partisi'nin yayın organı "Serxwebun" (Bağımsızlık) Ocak 1982'de yayın hayatına başladı. PKK adlı parti ve silahlı kanadı olan ARGK ya da bugünkü ismi HPG militanlarınca gerçekleştirilen eylemlerine geniş yer veren ayda bir yayınlanan dergi yaşam hakkı ihlalleri konusunda ilerideki yıllar için çok değerli bir kaynak oluşturacak. "Savaş propagandası"nın bir kurali olarak "kendi kayıpları düşük", "karşı tarafın kayıpları büyük" gösterme eğilimi elbette Serxwebun için de geçerlidir, ancak gururla bahsettikleri "cezalandırma faaliyetlerinden" (falancayı cezalandırdık derken "öldürdük" şeklinde okunduğunda çoğunlukla çatışma olmadan yargısız infaz olayı ortaya çıkar).[8]
15 Ağustos 1984 tarihinde Siirt’in Eruh ilçesindeki Jandarma Karakol binasına karşı yapılan saldırı ile Hakkâri ili Şemdinli ilçesinde de Jandarma subay açık hava gazinosu, subay lojmanları ve ilçe jandarma karakoluna yapılan silahlı saldırıya kadar PKK militanlarınca çok az sayıda eylem düzenlendi. Bu yüzden 1981 ile 1984 arasında Serxwebun dergisinde bunlara ilişkin de çok az haber bulunur. Onları listeye dahil ettik. Serxwebun dergisinde tersine haberlere de rastlanır. Örneğin devletin güvenlik güçleri de köyleri baskın düzenleyebilir, milis ya da sempatizan diye şüphelendikleri insan öldürebilir ya da gözaltına alınan kişileri "kaybedebilir" ya da işkence ile öldürebilir. Buna ilişkin Serxwebun dergisinde çıkan haberlere birebir güvenilmez ise de enazından ölen kişilerin isimleri ile tarih hakkında önemli bir ipucu veriyor.
Ayrıntılı veriler
Hazırlanan listeleri görmek, kopyalamak ya da indirmek için Google Docs'da kamuya açık bir klasör oluşturuldu. Bu klasöre buradan erişebilirsiniz. Ek bilgi sunmak için ya da hatalı bilgileri düzeltmek isteyenler demokrat-tr (at) freenet.de adresine elektronik posta göndermeleri rica olunur.
Dipnotlar
- ↑ Ayrıntılar Türkçe Vikipedi'de bulunur: TC hükümetleri listesi ile Danışma Meclisi üyeleri (sayfanın sonunda diğer meclislerde görev alan kişilerin listelerine linkler var)
- ↑ Buna ilişkin TBMM kararları bu sayfada bulmak mümkün.
- ↑ Başka kaynak belirtmedikçe bilgiler "alternatif türkiye yardımı" (ath) adlı kuruluşun Almanca olarak hazırlanan listeden alınmıştır.
- ↑ Ali Bülent Orkan'a yüklenen eylem "Piyangotepe katliamı" olarak bilinir. Türkçe Vikipedi bunun için şöyle der: "16 Mayıs 1978'de Ankara'nın Keçiören ilçesine bağlı Piyangotepe mahallesinde bulunan ve genellikle sol görüşlü kişilerin bulunduğu Çelik kıraathanesine giren 3 kişi kapının kenarından içeriye doğru rastgale ateş etmişler ve bunun sonucunda 7 kişi hayatını kaybetmiştir." ath tarafından tutulan notlarda ise "eylemcilerden biri olay yerinde intihar etmiş, ancak üçüncü kişinin akıbeti hakkında bilgi yok".
- ↑ Armenian on Web adlı bir sitede eylemin Esenboğa hava alanında değil, Etimesgut havalimanına ineceği düşünülen Başbakan Bülent Ulusu'ya karşı bir suikast olarak tasarlandığı belirtiliyor. Aynı yazıda Levon E. çok ağır işkenceler maruz kaldığı ve adil olmayan bir yargılama sonucunda idam cezası aldığı da anlatılıyor.
- ↑ Sosyalist Barikat adlı dergide geniş bir anlatım var. Sakarya ilinin Akyazı ilçesinde 17 Ocak 1981 tarihinde gerçekleştirdikleri eyleme katılan Ali Aktürk ile Metin Adil Toraman öldükleri de belirtiliyor.
- ↑ Ahmet Kerse adına bir websitesi olşturuldu: http://www.ahmetkerse.com/ Orada şunlar yazılı: Gaziantep'in Oğuzeli ilçesine bağlı Hacar (Yeşildere) köyündendi. Gaziantep Eğitim Enstitüsü’nde okuyordu. 1980 yılı Şubat ayında, polisler tarafından Kilis’te yakalanarak gözaltına alınıp bir ay süreyle işkence yapıldı. Çıkarıldığı 12 Eylül mahkemelerinde, bütün şahitlerin, aleyhine ifade vermedikleri için tutuklandıkları bir yargılamadan sonra, 8 Temmuz 1981 tarihinde idam cezasına mahkum edildi. 25 yaşındayken, tutuklu bulunduğu Gaziantep Cezaevi’nin infaz bahçesinde 31.01.1983 tarihinde sabaha karşı asılarak şehit edildi."
- ↑ Bu tür infazları "yargısız" olarak nitelendirilmesine itirazlar olabilir. Ancak ister sadece militanlardan, ister sivil kişilerin de katılımı ile oluşturulan "halk mahkemeleri" uluslararası standartlara uygun iddia ve savunma makamı ile bağımsız bir yargıç heyeti ile adil bir yargılamadan bahsetmek mümkün olmadığından verilen idam kararları - ki insan hakları açısından idam cezası zaten kabul edilir bir ceza değil - aslında yargılama yapmadan verilen idam karalarıdır.