Amaç ve Araçlar - Ana Bölüm

From B-Ob8ungen
Jump to navigation Jump to search

İNSAN HAKLARI SAVUNMADA YENİ EĞİLİMLER

34.-43. Birkaç istisna dışında ulusal ve uluslararası insan hakları örgütleri ancak kısa bir zaman önce silahlı grupların ihlalleri ile ilgilenmeye başladılar. İnsan hakları standartları tarihsel olarak devletlerin hak ihalleri ile ilgili sayıldığından silahlı grupların mağdur bıraktıkları insanlarla neden daha önce ilgilenilmediği, enazından kısmen anlaşılır.

Bu vurgunun bugün değiştiğine dair açık işaretler bulunuyor. Silahlı grupların uygulamaları hakkında endişeleri dile getirmek için, gün geçtikçe hükümetler de insan hakları dilini kullanmaktadır. BM'nin organlarında yapılan tartışmalar ve alınan kararlarda silahlı gruplara da işaret edilmektedir (maynların yasaklanması ve uluslararası ceza mahkemesi¬nin kurulma çabaları buna örnek olarak gösterilebilir).

Uluslararası insan hakları kuruluşları (NGOlar) çalışmalarını genellikle uluslararası insan hakları hukukunda ifade edilen normlar ile temellendiriyorlar. Bu bağlamda insan haklarının uluslararası bir şekilde korunmasında devletlere karşı en güçlü muhalefet idiler. Ulusal politikaların uluslararası bir denetime tabi tutulması için devletlerin ihlallerini ön planda tutmak, bu açıdan anlamlı. Birçok NGO'da buna ek olarak silahlı grupları gündeme almakla asıl hedeflerden sapma olacağı endişesi vardı. Fakat bugünlerde çok az devlet insan hakları konusunda eleştirilerin içişlerine karışma olarak kabul ediyor. BM'de olduğu gibi birçok NGO da değişik ülkelerde ceryan eden iç çatışmaları odağına almış bulunuyor. Bütün bunlardan ötürü silahlı grupların ihlalleri daha büyük bir olasılıkla dikkatle izlenmektedir.

Ek bir konudan bahsetmekte fayda vardır. Uluslararası insan hakları örgütleri 50'li ve 60'lı yıllarda kurulduğunda günlerin en ünlü silahlı grupları “anti sömürge” savaşını veriyorlardı. Halkların kendi kaderini belirleme hakkı uluslararası belgelerde mevcut ve silahlı gruplar bu hakkı elde etmek için yola çıkmışlardı. Bazıları için böyle bir savaş haklı idi ve silahlı grupların zaferiyle o toplumda herkesin insan hakları gerçekleşmiş olurdu. Gerçekten 60'lı ve 70'li yıllarda Afrika ve Asya'da yürütülen NGO çalışmalarının büyük bir bölümü sömürge karşıtı savaşçıların hakları ile ilgiliydi. İnsani yardım kuruluşlarından ayrıca bahsetmek gerekir. Ortaklaşa konu¬lar bulunmakla beraber insani yardım geleneği birçok açıdan insan hakları geleneğinden ayrılıyor. İnsani yardım kuruluşlarının başta gelen amacı yardıma muhtaç olanlara ulaşmaktır. Onların neden bu duruma düştükleri pek sorgulanmıyordu. Bu aynı zaman tarafsızlığın gereği de sayılırdı. Ancak bazı kuruluşlar (Kızılay veya “Çocukları Kurtarma“-Save the Children- gibi) tüzüklerinde uluslararası belgelere atıfta bulunuyordu.

SİLAHLI GRUPLARI ETKİLEMEK: (tahlil için çerçeve)

44. Bir (insan hakları) örgütü silahlı bir grubu insan haklarına saygılı olmaya davet etmeye karar verirse ya da ihlalleri durdurmaya çağırırsa ne tür girişimlerde bulunabilir?

45. Birçok değişik yöntem düşünülebilir ve birçokları da denenmiştir. Örneğin:

  • yerinde inceleme yapıp kamuoyuna rapor sunmak;
  • silahlı gruplara üye olanların uluslararası tribünal (mahkeme) önünde yargılanmaları için kampanya yürütmek;
  • gruba silah satışını durdurma gibi yaptırımlar istemek;
  • ulusal veya uluslararası medya çalışması ile grubu “ayıplamak“;
  • silahlı grubun destekleyicileri arasında insan haklarına aykırı hareketleri konusunda bilinçlendirmek;
  • grubun liderleri ile insan hakları konusunda güvenilir bir diyalog geliştirmek;
  • uluslararası normlar hakkında silahlı grup mensuplarını eğitmek;
  • insan hakları alanında da taahhütleri içeren bir (asgari) davranış kuralları listesini (“code of conduct“) uygulamak için grupları teşvik etmek;
  • kurallara (tam) uymayanlara uygulanacak “hukuk“ mekanizması geliştirmek için gruplara yardımcı olmak;
  • arabuluculuk ya da başka yöntemlerle çatışma ortamını yok etmek ve uzun süren bir barışı sağlamak (böylece ihlalleri durdurmak).

46. Etkinlikleri seçerken önemli bir soru karşımıza çıkar. Belirli bir ülkenin somut koşullarını gözönünde bulundurarak ne tür etkinlikler başarılı olabilir ya da sonuç vermiyebilir? Silahlı gruplar ile ilgili strateji geliştiren her örgüt bu stratejinin hangi ortamda uygulamaya konulacağını tahlil etmek zorundadır. Silahlı grubun özü nedir? Çatışmanın özü nedir (ne tür riskler var)? Hükümet ve silahlı güçlerinin özü nedir? Örgütün güçlü ve zayıf tarafları nelerdir (“sivil toplum” bütün olarak nerede güçlü ve nerede zayıftır)?

47. Yazılanlar hazır bir reçete gibi algılanmamalı. Sadece hangi açıdan kafa yormak gerektiğine dair birer ipucu olarak kabul edilmelidir. Bir kalkış noktası olabilir, ulaşılmış bir sonuç değildir. Sadece yerinde çalışma yürütenler ve yaşadıkları ortamının ayrıntılarını bilenler mevcut durumda gereken tahlillerini yapıp nasıl hareket edileceğini tayın edebilirler.

SİLAHLI GRUBUN ÖZÜ

amacı ve ideolojisi

50.-56. Silahlı gruplarının amacı bir hükümeti devirmekse yahut belirli bir bölgeyi devlet otoritesinden ayırmaksa dünyayı egemen devletleri ayıran uluslararası norma karşı duyarlıdırlar ve uluslararası camiaya girmenin belirli bir insan hakları anlayışına bağlı olduğunu kavrarlar. Başka silahlı gruplar bilerek uluslararası normları reddedebilir. Bunun içerisinde bazı İslami grupları ve kendilerini devrimci olarak kabul eden grupları saymak mümkün (devrimci anlayışlarına göre bireyin hakkını önemsemeyip sadece işçi ve köylülerin hakkını savunabilirler).

Yeni sayılan grupların da bir tarihi vardır, başkalar onlarca yıldır varlar. Birçokları ulusal ya da etnik direnişi simgelediklerini iddiasındalar. Tarihe yapılan başvurular dolaylı ya da dolaysız adalete de önem verdikleri için, insan hakları dillendirmek için bir zemin bulunmuş ola¬bilir.

önderlik

57.-61. Silahlı gruplar askeri veya siyasi (sivil) denetimi altında olabilir. Yönetim tek bir kişi veya dar bir kadronun elinde olabilir. Ancak bazı gruplarda üyelerinin belirli bir söz hakkı vardır ve istenirse demokratik bir şekilde yönetilir denilebilir. LTTE (Tamil Tigers) örneğin kült haline gelmiş tek bir fert tarafından yönetiliyor, Güney Afrika’nin ANC örgütü her zaman silahlı gruplarını kontrol ediyordu ve içlerinde belirli bir “hesap sorma” yöntemi bile vardı. İkinci örneğe yakın grupların insan hakları bilincini geliştirmeleri daha kolay olabilir.

Bundan başka liderlerin eğitim düzeyi de önemli olabilir, askeri veya sivil kökenli olup olmamaları da. Her zaman siyasi ve “demokratik” bir yönetim daha kolay insan haklarını korumaya yönelir demek de doğru değil. Bazı durumlarda (örneğin mayınların kullanmasını durdurmak için) tek lider daha hızlı sonuç alabilir. Ancak liderlerin askeri kökenli ise o gruplarda alınan kararları gözden geçirmek için bir iç mekanizması geliştirmek ve dolaysıyla o grupların hareket tarzını değiştirmek daha da zor olabilir.

açıklık (örgüte giriş ve çıkış için tanınan kolaylıklar)

62.-69. “Kapalı” ya da tarikata benzeyen örgütler genellikle diyaloglara da kapalıdır. Gruplara göre görüş ayrılığı az veya çok kabul görür. Bazı gruplar küçük ve tamamen “yer altında” çalışan “hücrelerden” oluşur, başkalar büyük birliklerden. Belirli gruplar ideolojik olarak da dar olabilir. Bir başka grubun uluslararası temsilcileri bile olabilir. Bir başkası jeografik ya da kültürel olarak tecrit olmuş durumda olabilir. Ayrıca savaş şekli de önemli. Tamamen “yeraltında” çalışan gruplarda görüş ayrılığı bastırmak daha kolaydır.

Geniş bir hareketinin parçası olan silahlı gruplarda insan hakları duyarlılığı geliştirmek için daha çok olanak vardır. Grubun içinden de insan haklarını savunanlar çıkarsa bunları derhal “hain” damgası vurulma tehlikesi azalabilir. Fakat öyle durumlar varki (örneğin yenilgi ile karşı karşıya kalındığında) her türlü farklılık “ajan” veya “hain” suçlaması getirir ve “temizleme” adı altında bazı gruplar kendi kendilerini bile yok edebilirler.

Silahlı gruplarının icraatına getirilen eleştiriler genellikle sivillere karşı kullanılan fiziki şiddet konusunda yoğunlaşmıştır. Bundan sonra silahlı grupların siyasi denetimi üzerinde daha yoğun durmak için bir görüşü savunmak da mümkün, yani temel özgürlükleri geliştirmek için daha çok çaba harcanmalı denilebilir. Tabiiki tüm askeri örgütler (devlete bağlı veya devletten bağımsız) belirli bir disiplini korumak ister ve tartışan bir topluluğa benzemek istemezler. Buna karşılık uluslararası normlarda vicdani red hakkı da mevcuttur ve insan haklarına aykırı bir emre itaatsızlık da öngörülür. Benzer ilkeler silahlı gruplar için getirilebilir mi? Merak ettiğimiz bir konu ise silahlı grupların içerisinde siyasi “özgürlükler”i geliştirmek için yapılan girişimler hiç başarılı olmuş mudur acaba?

askeri komuta ve denetim

70.-74. Bazı gruplar güvenlikli olan kamplarda militanlarını eğitebilir, bazıları sadece hareket halinde olan gerilla gruplardan oluşur ve gene bazıları sadece kent gerillası denilen birliklerden oluşur. Bazıları daha çok eşkiya benzer.

Savaşma yeteneği siyasi yeteneklerden yüksek tutulduğu ortamlarda insan haklarını dillendirmek daha zor olduğu ileri sürülmüştür. Askeri bir gelenek daha çok otoriter yönetimi doğurur (displin ve itaat önemli olur). Buna karşılık belirli bir askeri disiplin insan hakları ihlaline karşı koruma işlevini de görebilir, çünkü mağdurlar şikayetlerini dile getirmek için muhatap bulur ve tazminat hakkı bile doğabilir.

Hükümetler de çoğu zaman devlet adına hareket edenleri yeteri kadar denetliyemediklerini ileri sürerler. Silahlı grupları yönetenler, olay yerinden uzak olmalarından ötürü aynı iddiada bulunabilirler. Ancak bu tür iddiaları insan hakları konusunda getirilen eleştirileri boşa çıkar¬mak için daha çok başvurulduğu da bir gerçek. Bu konuda her zaman şüpheci olmak gerekir.

silahlı grubun ekonomisi

75./76. Başka mali kaynakları olmayan gruplar hitap ettikleri toplulukları vergilendirme (ya da mallara el koyma) biçiminde kaynak sağlamak zorundadır. Çok fakir olan topluluklar buna karşı çıkmak istese de silahı elinde tutanlara karşı genellikle çaresiz kalırlar. Bazıları ise gönüllü verirler.

yabancılardan alınan maddi destek

77.-82. Yabancı devlet(ler) ve/ya şirket(ler)den destek alan gruplar üzerinde dolaylı baskı uygulamak mümkündür. Ancak sözkonusu devlet kendisi de yoğun olarak insan haklarını ihlal ediyorsa bu olanak zayıflar.

hedef topluluk(lar)

83.-95. İngilizce’de daha çok “seçim bölgesi” olarak algılanan “constituency” kavramı burada “hedef topluluk” olarak verilmiştir. Grupların çok çeşitleri olduğu gibi hitap ettikleri topluluklar da çok çeşitlidir. Bazıları sadece etnik veya dini özelliklerden oluşan gruplara hitap eder. Bazıları belirli bir kültürü veya ulusu temsil ettiklerini iddia ederler. Birçokları belirli bir toprak üzerinde egemenlik kurmak ister ve orada yaşayan insanları hedef topluluk olarak kabul ederler. “Hedef topluluklar” çok dağınık yerleşmiş olabilirler, bu topluluklardan bazıları daha çok kırsal alanda otururken, bazıları daha çok kentlerde bulunurlar.

Salt dini veya etnik temellere dayanan gruplar daha çok totaliter bir yapıya sahip olabilirler. Örneğin LTTE tüm diğer silahlı Tamil gruplarını yok etmiş ve karşıt görüşlere yönelik hiçbir hoşgörüyü kabul etmemişti, çünkü kendi mantıklarına göre herkes (gerçek ve doğru Tamil vatandaşı) bu topluluğu temsil eden LTTE’yi desteklemek zorundadır. Tespitimiz başka örnekler için de doğru mu, acaba?

İki özel hedef topluluğundan özel olarak bahsetmek gerekir. Birisi daha çok (belki sınırötesi) mülteci kamplarında yaşayan insanlar, ötekisi “ülke-dışında” (diaspora/dışarıya dağılmış olarak) yaşayanlardır. Özellikle dışarıda yaşayanlar - şayet verdikleri destek hayati bir önem arzediyorsa - belirli bir etki yaratabilirler. Gene de birçok ortamda ülke-dışındakiler daha çok kayıtsız destekçi konumundadırlar.

Tüm silahlı gruplar için hedef toplulukları önünde meşruluk çok önemlidir. Belirli bir dönem özerk olabilen grupların çoğu, bir zaman sonra kendiler „işgal güç“ durumuna düşer ve çok az grup gerçekten yola çıktıkları “kurtuluş” modeline uyar ve bu şekilde meşruluk kazanırlar.

Meşruluk ve destek birçok kıstasa göre değişir. Barış ortamında, özgür basının bulunduğu ve adil seçimlerin yapıldığı ülkelerde belirli gruplarının desteğini ölçmek zorsa çatışma ortamlarda bu desteği ölçmek çok daha zordur. Devlet korkusundan yandaşlığını göstermeyen topluluklar olabildiği gibi, silahlı grubun cezasından korktuklarından ötürü susanlar da olabilir. Genel olarak hedef topluluğun desteğine gereksinimi olan gruplar oradan gelen eleştirilere daha açıktırlar ve buradan hareketle insan hakları savuncularının giriş yapmaları kolaylaşabilir. Yerel toplu¬luklarının durumunu ayrıntılı olarak bilmekten başka, böylesi bir yerde insan haklarından giriş yapmak riskli bir “iş” olduğunu da bilmek gerekir.

SİVİL TOPLUMUN ROLÜ

96.-99. Silahlı gruplarının davranışlarını etkilemek ve olumlulaştırmak için insan hakları örgütleri bu grupları tahlil etmek zorundadırlar. Aynı derecede her insan hakları örgütü kendi olanakları ve içinde bulundukları toplumun özelliklerini tahlil etmek zorundadır.

“Sivil toplum” elbette çok genel bir kavram ve “devlet-dışı kuruluş” derken sendikalar, dini kuruluşlar, hayır kurumlar, spor dernekleri ve insan hakları örgütleri gibi geniş bir yelpaze kapsar. Tüm bu birleşimlerde benzer ilgi alanları olanlar bir araya gelir ve belirli bir ölçüde başkalar üzerinde etkili olurlar. Tahlil yaparken tek tek dernekler ele alınabildiği gibi toplum bütün olarak da ele alınabilir ve şöyle sorular sorulabilir (listeyi uzatmak her zaman mümkün tabii)

  1. toplumda çok çeşitli kuruluşlar var m? hükümetlerine karşı güçlüler mi?
  2. insan hakları kuruluşları geniş destek görüyor mu (yoksa dış mihrak olarak mı görülüyor)?
  3. dini temsilciler (varsa) insan haklarına karşı duyarlı mıdır ve toplumda saygın bir yerleri var mı?
  4. sivil toplum ile insan hakları örgütleri hükümetlerden bağımsız mıdır (hükümet de onları bağımsız olarak kabul ediyor mu)?
  5. örgütler arasında koordinasyon var mı, yoksa herkes temsilci ettiği kesim için mi uğraşıyor?
  6. uluslararası ilişkiler gelişkin midir? meşruluk ile güvenlik geliştir¬mek için faydalı mıdır?
  7. kadrolar deneyimli ve profesyonel midir?

Bundan başka özel konulara girmek de mümkündür, örneğin:

motivasyon nedir?

100.-104. Silahlı gruplarının ihlalleri ile ilgilenmek için çok çeşitli nedenler olabilir. Başta etik nedenler sayılabilir. Başka zaman kendi hükümetlerine karşı inandırıcı olabilmek için böyle bir yola başvurmak gerekebilir. Tabii salt bu nedenle silahlı grupları eleştirenlerin başarı elde etmesi zayıf bir olasılık. Bazı örgütler imajını düzeltmek için eleştiri getirebilir. Örneğin kendini silahlı bir gruba yakın sayan bir örgüt o grubun kötü icraatı yüzünden “dışarıda” zor durumda kalmış olabilir. İnsani yardım kuruluşlar çalışmaları kolaylaştırmak için belirli ihlalleri eleştirebilir, hatta bazı NGO’lar bizzat silahlı grup tarafından yardıma çağrılmış da olabilir (doktorlar, avukatlar vs.). Böyle bir durumda etik sorunlar çıkabilir, çünkü bu hareket silahlı gruba belirli bir meşruluk kazandırabilir.

kapasite (hareket alanı) nedir?

105.-106. NGO’lar grupların ihlalleri ile ilgilenmek istiyorsa bile yapabilecek durumdalar mı? Sorunun cevabı kısmen hükümetin yaklaşmına bağlı, ancak bu konu aşağıda açılacaktır. Genel etik ve siyasi sorunlar dışında görevi üstlenecek kişilerin profesyonelliği, bağımsızlığı vb. de önemlidir.

maddi olanakları nedir?

107.-108. Kıralanacak büro ve eleman parası zor bulan ve ülkelerinde ağır ihlalleri ile boğuşan örgütler silahlı grupların ihalleri ile ilgilenmek için pek zaman bulamayabilir. Uluslararası kuruluşlarda maddi sıkıntı o kadar büyük değilse de onlar silahlı grupları eleştirmek ek “iş” olarak görebilir ve böylece kendilerini asıl işten -hükümetler üzerinde yoğunlaşmak- alıkonulmuş olarak hissedebilirler.

ilişki kurmada karşılaşılan sorun

109.-112. Özellikle uluslararası kuruluşlar muhatap bulmada zorlanabilir. İllegal faaliyet yürüten hareketlerde liderler ismen bilinse de onlara ulaşmak zor ya da olanaksız olabilir. Belirli bölgeler egemenlik altında tutup oralarda büroları bile olan silahlı gruplara ulaşmaksa gruplar tarafında veya oranın devleti tarafından engellenebilir. Örneğin bazı “konuklar” esir alındığı durumlar olmuştur. Yurtdışında olan liderlerle görüşmek daha kolay olabilir, ama bazen onlar gerçek denetimi ellerinde tutamayabilir. Ulusal düzeyde liderleri tanımak belki o kadar zor değil, ancak gruplara ulaşmadaki risk bir haylı daha yüksektir.

bilgi yetersizliği

113./114. Çatışma ortamlarında sağlıklı bilgilere ulaşmak zor. İhlal tespit edildiğinde hangi tarafa ait olduğunu kesin olarak saptamak ayrıca bir sorundur. Taraflar bazen birbirini suçlarlar ve insan hakları savuncuları propaganda aleti olma tehlikesiyle karşılaşırlar.

güvenlik

115./116. Silahlı grupları eleştirenler sadece o grupların öfkesine maruz kalmayabilir. Hükümetler de gruplarla diyalog geliştirenleri takip edebilir, hatta birçok ülkede aktivistler doğrudan devlet organları ya da onlar adına hareket eden sözde askeri (para-military) örgütlerce öldürül¬müştür. Devletlerin hareketleri bir nevi hesap edilebilirse de, grupların hareketleri bazen hesap edilemez ve ne zaman hangi yönteme başvuracakları bilinemez.

yetenek

113.-115. “İnsan hakları nasıl savunulur” diye bir bilim dalı yoktur. Bunu yapabilmek için illa avukat olmak da gerekmez. Yetenekten bahsederken biz salt yasa ve normların bilinmesinden hareket etmiyoruz, mevcut çatışma ortamı ve nedenleri anlamak çok daha önemli olabilir. Bunu bilmeyenler ya da doğru analiz etmeyenlerin hareketi ters tepebilir. Onun dışında örgütün gücü ve zaafı, artı, kadroların gücü ve zaaflarını bilmek de önemli. Tarafsız olabilmek için sağlıklı değerlendirme yapma yeteneği önemli olduğu gibi, belirli bir girişimin zamanlaması çok çok önemlidir.

taraf tutmak (tarafsız olmak)

120.-123. İnsan hakları her zaman “savaş propagandası”nın bir aracı olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Eleştirilerin dengesi bunun için çok önemlidir. Silahlı grubu eleştirildiğinde hükümetten yana taraf olma nasıl önlenir? Hükümet eleştirildiğinde karşı tarafın propagandası yapmak gibi bir suçlamaya maruz kalmamak için ne yapmalıdır? Silahlı grupları eleştirebilmenin önkoşulu sanki uzun zamdan beri o ülkenin hükümet(ler)ini eleştirmekten geçiyor gibi algılanır. Örneğin bir BM kuruluşu silahlı bir grubu ihallerden sorumlu tutarsa, ama o bölgenin hükümetini yoğun ihlalleri olmasına karşı eleştirmemişse gruba karşı başarılı olma şansı çok zayıftır.

içten ve dıştan bakanlar

124.-130. Bu raporda adı geçen bağımsız insan aktörleri derken hükümetlerden bağımsız demektir. Birçok çatışma ortamında bu aktörler silahlı gruplara sempati ile yaklaşabilir, hatta geniş bir koalisyonun, “birleşik cephenin” bir parçası olabilirler. Silahlı gruplar bağımsız olan kuruluşlardan üye kazanabilir ya da kooperasyona gidebilir. Başka toplumlarda muhalefin legal, yarı-legal ve illegal kanatları mevcuttur. Organık bağlar inkar ediliyorsa da silahlı hareketle belirli bir dayanışma mecvut olabilir.

“Birleşik cephe” taktikleri kullanılmadığı durumlarda bile bazı hükümetler bunu ileri sürüp örgütlerin inandırcılığını zedelemeye çalışırlar. “Birleşik cephe” stratejileri sivil toplum örgütlerinin durumunu daha da karmaşıklaştırıyor. Silahlı grup ile hükümet arasında bağımsız bir hareket alanı kazanmaya uğraşan bir örgüt, aynı zaman güvensizlik ortamında şiddet korkusuyla yaşamak zorunda kalabilir. Bazı örgütler bu durumdan başarı ile çıkabilmiş, başkalarsa düzeltilemeyecek kadar inandırıcılık kaybına ve hatta örgütlerin bölünüp yokolmasına bile neden olmuşlardır.

Böyle zor bir ortamda “acaba silahlı gruplarla ilişkileri olan bir örgüt veya bir fert daha etkili olabilir mi” sorusu akla gelebilir. Duyulan yakınlığa göre eleştirme iradesi bulunmayabilir ya da mevcut ihllaleri haklı göstermek veya küçümsemek için çaba bile sarfedilebilir. Ancak başka durumlarda grubun içerisinden ilk eleştiriler gelmiş olmasına dair örnekler de mevcut. Bazen bunlara kulak da verilmiştir, ama bu şekilde başlayan süreçler genellikle çok uzun sürmüştür.

Özel durumlarda “içtekiler” daha çok etkili olabilmektedir. İnsan hakları kuruluşlarının bu kişileri “keşfetmeleri” ve desteklemeleri ayrı bir yöntem olabilir.

ulusal ve uluslararası

131.-133. Ulusal ve uluslararası kuruluşların etkili olabilme koşul¬ları farklıdır. Uluslararası bir kuruluşun tarafsız görünmesi daha kolay olabilir, ancak gerçek güven duygusunu geliştirip insan haklarına olan yaklaşımı kökten değiştirme şansı daha çok ulusal kuruluşlardadır.

Yaptığımız araştırmann sonuçlarına göre uluslararası onay bekleyen gruplar daha çok uluslararası aktörleri dinleme eğilimindeler. İntikam riski genellikle uluslararası aktörler için daha azdır. Atılan adımlarda uluslararası kuruluşlar ulusal kuruluşlarla iyi bir işbirliği kurmak zorundadır (koordinasyon meselesi aşağıda tekrar açılacaktır). Uluslararası kuruluşlar ulusal kuruluşlara belirli bir güvence verebilir, ama ancak birlikte hareket ettiklerinde başarılı olabilirler.

DEVLET VE GÜVENLİK GÜÇLERİ

134. Yukarıda sözünü ettiğimiz silahlı grupların ve onlarla insan hakları konusunda ilgilenen aktörlerin motivasyonunu anlıyabilmek, mevcut devleti ve onun silahlı güçlerinin konumu irdelemeden pek mümkün görünmüyor.

devletin meşruluğu

135.-139. Bir ülkede silahlı bir grubun bulunması iktidarda olan hükümet enazından silahlı mücadeleyi destekleyen kesimler tarafından meşru görülmüyor demektir. Devlet “sömürge devlet” olarak görülebilir, baskıcı olarak kabul edilebilir ya da ekonomik olarak sömürücü olarak reddedilebilinir. Bazı durumlarda merkezi otoriteyi kabul etmekle beraber yerel yöneticilere karşı isyan da çıkabilir.

Bu hususta hedef topluluğu gene anahtar rolündedir. Topluluğun gözünde devlet meşruluk kazanabilir, kaybedebilir de. Bu, baskıcı niteliği ya da toprağını savunmada “haklılığı” ile orantılı ve ayrıca mevcut savaşı kazanma olasılığına da bağlıdır. Devletin nitelendirilmesine göre dışarıdan bakanların silahlı gruba yaklaşımı da değişebilir. Toprak talebi haklı ve develetin savaşı haksız olarak görülürse ve ayrıca silahlı grubun savaşı kazanma olasılığı kabul edilirse, gözlemciler, daha çok bu grubu ’de facto’ hükümet olarak kabul etme eğilimindedir.

devlet destekli ihlaller

140.-143. Devlet güçlerinin yoğun insan hakları ihlallerden sorumlu olmadığı çatışma ortamı olan bir yer düşünmek pek mümkün görünmüyor. Çoğunlukla devlet çok önceden, silahlı mücadele başlamadan yoğun hak ihlalleri işlemiştir. Çok nadiren belki silahlı gruplarının ihlalleri devletinkinden ağırdır. Yoğun olarak insan hakları ihlalleri işleyen bir devlet karşısında silahlı bir gruptan bundan vazgeçmesini istemek zordur. Devletin bilançosu iyiye doğru giderse silahlı grubun kendine “çeke-düzen” vermesi gündeme gelebilir. Gerçi bu sabit bir kural değildir. Tersi olan durumlar da yaşanmıştır.

bağımsız girişimlere karşı devletin höşgörülü olması

144.-149. Hükümetler genellikle silahlı grupların insan hakları alanındaki icraatı gözlemlemek ve rapor etmek faaliyetlerine açıktır. Gene de birçok kez hükümetleri rahatsız ettiği de görülmüştür. Değişik ülkelerde yapılan araştırmalarımızda ilişki kurduğumuz bir çok yerel insan hakları örgütü silahlı grupların ihlalleri ile devlet engeli yüzünden ilgilenemediklerini beyan etmişlerdir.

Devlet bunu neden engellediğini soracak olursak, silahlı bir grupla ilgilenmek onların gözünde hükümet(ler)e karşı en ağır suç (ihanet) işleyen bir grubu tanımak (onaylamak) olarak kabul edilir. Bazı durumda hükümetler bu gruplara karşı varlık savaşımı vermektedir ve bunun için herşey kontrol altında tutmak isterler. Bu nedenle silahlı bir grupla ilgilenen aktörler kolayca “işbirlikçi” damgasını yiyebilirler.

Hükümetlerin bu konudaki tavrı elbetteki çelişkilidir. Bir taraftan insan hakları savuncuları silahlı grubun hak ihlalleri ile ilgilenmedikleri takdirde önyargılı veya çifte standartlı olmakla suçlarlar, öte tarafta gerçekten müdahalede bulunanlar olduğunda birçok devlet bunu kötüler, dava açar ya da başka türlü önlemlerle buna karşı çıkar. Devletlerin silahlı grubun meşruluk kazanması korkusunu anlamak mümkünse bile ancak bu tür girişimler çoğu kez ihlallerin azalması ve nihai olarak barış görüşmelerin yapılabilmesi için tek yol olur.

Silahlı gruplar içersinde farklılığa karşı hoşgörü geliştirilmesi gerekir dediğimiz gibi, aynı şekilde, hükümetlerin de silahlı gruplara bağımsız yaklaşımlara karşı da hoşgörülü olması gerekir. Bu konuda uluslararası örgütlere daha çok iş düşer. Tabii aktörlerin de yetenekli ve profesyonel olmaları gerekir.

SİLAHLI GRUPLARI ETKİLEMEK:(olası girişimler için (kaba) bir tablo)

150.-153. Silahlı gruplarının insan haklarına karşı saygılı olmaları için cesaretlendirmek ya da zorlamak için alınacak önlemler hakkında karar verirken birçok etkenler düşünmek zorundayız. Bunlara önceki bölümlerde göz attıktan sonra şimdi olası girişimlere bir göz atmak istiyoruz. Bunu yaparken hazır bir önlem paketi sunmak istemiyoruz, çünkü yer ve zamana göre alınacak önlemler de değişir. Biz sadece belirli bir hareket yelpazesini sunmak isteriz. Bu bölümün sonunda aktörlerin koordinasyon zorunluluğuna ilişkin bir kaç söz söylemek istiyoruz. Örnekler yapılan araştırmalardan alınmıştır. Bazıları salt insan haklarını geliştirmeye yönelik, bazıları ise barış görüşmlerine katkı olarak algılanabilir.

farklı temel yaklaşım (teşhir ile diyalog)

154.-159. Silahlı bir grubun davranışını değiştirmek için iki temel yaklasım var:

  1. pratiklerini değiştirmek amacıyla teşhir (utandırma) yöntemi;
  2. grupla birlikte çalışıp işlerin farklı yürütebilmesini göstermek.

Buna karar verirken iki farklı noktadan hareket edilebilinir. Birinci durumda silahlı bir grup belirli hak ihlalleri kendi politikası gereği işler (örneğin çocuk yaşta insanları silah altına alır). Politikasını değiştirmesi için ikna olması gerekir. Bunun için diplomatik yöntemler veya teşhir yöntemi kullanılır. İkinci durumda bir grup belirli uygulamaların yanlış olduğunu kabul eder ve fakat bunu değiştirecek durumda değil (örneğin adil bir yargılama mekanizmasi kuramıyor). Bu şekilde reforma hazır olan bir gruba doğrudan yardım sunmak mümkün olabilir.

Üçüncü bir yöntem daha varki buraya pek uygun olmadığı için aşağıdaki bölümlerde tartışılacaktır. O da insan haklarını ihlal edenleri uluslararası ceza yasasına göre yargılamaktır. Teşhir ve ikna yöntemleri arasında farkı gösterebilmek açısından çoğu kez uluslararası af örgütü ile Kızılhaç arasındaki farka işaret edilmiştir. Af örgütü daha çok teşhir yöntemi kullanır, Kızılhaç ise karşılıklı diyalog yöntemi tercih eder. Ancak her kuruluşun başarısı sağlıklı bilgilere dayanır.

veri tespiti ile teşhir

160.-166. Veri tespiti ile teşhir hükümetleri eleştirmek için kullanılan klasik bir yöntemdir. Veriler toplanır, değerlendirilir ve yazılan raporda ihlallere yol açan nedenlerin kaldırılması istenir. Uluslararası insan hakları örgütleri genellikle aynı yöntemi silahlı gruplar için kullanır. Yaptığımız araştırmalara göre bazı durumda kamuoyunda çıkan böyle kötü bir imaj silahlı bir grubun pratiğini değiştirmeye yönelik etki göstermiştir.

Zamanlama çok önemlidir. Silahlı gruplarının liderleri içlerinde „ihanet“ yaşandığında yargılama konusunda dışarıdan yardım isteyebilirler. Hedef topluluğu ile ilişkiler kötüye gittiğinde gelen eleştirilere daha açık olabilir ya da barış görüşmeleri başladığında eleştirel raporlar daha etkili olabilir. Müdahalelerin zamanlaması, nerede ne zaman nelerin yapılması önemli olduğu, başarılı ya da başarısız olmakta etkili olduğunu sizlerden öğrenmek istiyoruz.

Bu hususta sağlıklı bilgiler her zamanki gibi önemli. Belirli bir ihlal için faili belirlemek mümkün değilse bu konuda devlet veya silahlı gruba sorumluluk yüklemek mümkün değildir. Tarafsız rapor yazılması için BM'de çalışma grupları ve/ya raportörler görevlendirilmiştir. Bunlar genellikle silahlı gruplarla ilgilenmiyorlar. İncelemeye aldığımız bazı ülkelerdeki insan hakları örgütleri BM tarafından gönderilecek (enazından görevlendirilicek olan) uluslararası heyetlerin silahlı gruplarının hak ihlallerini incelemeye alınmasını istemiştir.

medyadan faydalanmak

167.-171. Silahlı gruplara doğrudan ulaşılamadığı durumlarda bile onlar tarafından medyalar takip edildiği için medyanın önemi büyük. Bazı gruplar gayet başarılı bir şekilde medyayı bizzat kullanmışlardır. Medyanın savaş haberleri her zaman pek nitelikli değil. Bazılar ise kesin taraf tutar ve propaganda malzemesi olmakten başka bir işlevi yok gibidir. Sadece ölü ve yaralı sayısı vermekle yetinen yüzeysel haberler çatışma ortamının nedenlerini anlamaya katkısı olmamakla beraber çoğu kez insan hakları konusunda duyarlılığı geliştirmek için de faydası olmamıştır.

Ulusal düzeyde konu biraz daha farklıdır. Belirli ülkelerde sansür yoğun olarak uygulanır ve hükümetler ya da silahlı gruplar sindirme yön¬temleri de kullanabilirler. Çatışma ortamında birçok gazetecinin öldürülmüş olması medyanın bu durumda ne kadar önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Hedef topluluğa ulaşan medyanın bu konudaki önemi daha da büyüktür. Uluslararası onay bekleyen bir grup uluslararası medyadan daha çok etkilenebilir, fakat kendini „batı karşıtı“ olarak gören bir grup oradan gelen eleştirilere kulaklarını tıkayabilir.

yaptırımlar

172.-176. İnsan hakları ihlal eden silahlı gruplara karşı yaptırım uygulanmasını isteyip istememesi karmaşık bir sorun. Hükümetlere karşı yaptırım uygulanmasına karşı genellikle şu görüşler ileri sürülmüştür:

Ekonomik yaptırımlar daha çok halkın zararına olur deniyor, ayrıca tek taraflı ilan edilen yaptırımlar daha çok siyasi nedenlerle verilir, artı başka devlet ve şirketler tarafından kolayca boşa çıkartılabilir. Buna benzer görüşler silahlı gruplara yaptırım uygulama konusunda da ileri sürülebilir.

Buna rağmen birkaç silahlı gruba karşı yaptırımlar uygulanmıştır (örneğin üyelerine konulan seyahat engeller ile, mali varlıklarına el konulması veya siyasi faaliyetleri yasaklama biçiminde), fakat bunların etkileri hakkında hemen hemen hiçbir araştırma yapılmış değildir.

hedef toplulukları veya destek kaynakları üzerine gitmek

177.-185. Yerel bir hedef topluluğu veya mülteci kamplarında kalan insanlar söz konusu ise onları silahlı gruplarla insan hakları konusunda muhatap seçmek pek uygun olmayabilir. Ülke dışında bulunan topluluklar ilk bakışta bu konuda daha uygun düşer. Onlara örneğin silahlı grubun yoğun hak ihlallerin durdurulmasını istemeleri önerilebilir. Aksi takdirde (maddi) desteklerini çekmeleri tehdidinde de bulunabilirler. Pratikte bu konuda zorluklar mevcut. Çoğu kez ülke dışında bulunanlar silahlı mücadeleyi daha romantik bir gözle bakar, yani salt demokratik bir ortamda bulunmalarından ötürü insan hakları konusunda daha duyarlı olmaları mutlak bir doğru değildir. Aynı şekilde silahlı bir grubu destekleyen devletler veya şirketlerden insan hakları için girişimlerde bulunmalarını istemek her zaman başarı sağlıyacak bir yöntem değildir.

diyalog

186.-192. Birini ikna edebilmek için onunla bir çeşit diyalog kurmak gerekir. Yukarıda bahsedilen ilişki kurma zorlukları dışında yerel bir aktör silahlı bir grupla böylesi bir ilişkiye girerse her zaman hükümetin şüphesiyle karşılaşabilir. Bahsettiğimiz diyalog sorumluluk ister. Başlamadan önce hangi alanda bu diyalogun gelişeceğini, temsil edilen örgütün yetkileri ve sınırlarını belirlemek gerekir. Diyalog aynı zaman bir çeşit pazarlık da içerir. Silahlı bir grup bir kuruluştan insan hakları alanında yardım isterse, yani reforma hazır olduğunu belirtirse buna karşı bu örgüt ne verebilir? İnsani yardım kuruluşları için bir şeyler vermek daha kolay, ancak insan hakları örgütleri için bu kadar kolay değildir. BM belki diplomatik alanda faydalı olabilir.

Bağımsız aktörlerin silahlı gruplarla girdikleri diyalog birçok kez başarılı olmuştur. Esir alınanlar serbest bırakılmış ve uluslararası normlara uyma konusunda vaatler alınmıştır. Dini liderler bu konuda özel bir öneme sahiptir. Tarafsız olarak kabul edilmeleri dışında siyaset üstü konumları onlara özel bir olanak vermiştir. Başka durumlarda birkaç insan hakları örgütü birleşerek böylese bir görev başarmışlardır.

Diyaloglardan hemen sonuç çıkmayabilir. Tek kişilerin durumu sözkonusu ise (rehin alma gibi olaylarda) sonuç almak belki kolay, fakat bir grubun genel tutumunu değiştirmek uzun sürebilecek bir süreç olarak kabul edilmeli. Son olarak diyalog konusunda bir itiraza değinmek gerekiyor. Bazı kişiler silahlı grupların vahim tutumlarından ötürü onlarla diyalog kurmanın onlara meşruluk sağlamaktan başka bir şeye yaramadığını iddia eder¬ler. Geçmişte benzer görüşler hükümetlerle kurulan diyaloglar için de söylenmiştir.

giriş noktaları

193.-194. Çatışma ortamlarında genellikle her iki taraf yoğun insan hakları ihlal ederler. Silahlı gruplar belki bazı ihlallere son vermek ister, ama başka ihlallerden vazgeçmesi zor görünür. İhlal türü ne olursa olsun, bunlara maruz kalanlar için mutlaka çok kötü olmasına rağmen, belirli ihlallere öncelik tanımak uygun bir yöntem olabilir (örneğin mağdurların çocuk yaşta olduklarında, yani zorla askere alınma gibi durumlarda).

SİLAHLI GRUPLARLA ÇALIŞMAK

195.-197. Yukarıda belirtildiği gibi silahlı bir grup davranışlarını değiştirmek istiyorsa onunla doğrudan işbirliğine gidilebilir. Grubun bu konuda samimi olup olmadığını önceden bilmek zordur. Çatışma ortamı bir tarafın lehine veya aleyhine değiştiğinde grubun bu konudaki tavrı da değişebilir. Burada üç çeşit „işbirliği“ üzerinde biraz durmakta fayda vardır.

reform için yardım

198.-205. BM tarafından, bazı hükümetlerin geliştirdiği yardım programlarıyla ya da bölgesel örgütler tarafından sunulan yardımları (örneğin hukuk konusunda) silahlı gruplara vermek uygun bir yöntem olabilir mi? Böylesi bir yardım bir çeşit tanınma da beraberinde getirdiği için sözkonusu devletler tarafından şiddetle reddedilir. Dolaysıyla böyle bir yönteme başvurulduğunda genellikle „gizli“ verilmektedir. Yeraltında çalışan veya sürekli hareket halinde olan silahlı gruplar için zaten öyle bir yardım düşünülemez. Belirli bir bölge denetleyen grupla örneğin yargılama konusunda yardımlaşmaya gitmek, yani mahkemelerin kurulmasında yardımcı olmak onların ayrılıkçı emellerine destek olmanın dışında ilerisi için sorun yaratabilir, çünkü o bölgede sonradan devlet egemenliğini yeniden inşa etmek zor olur.

Uzun yıllardır Kızılhaç tüm taraflara uluslararası insani yasalar konusunda eğitim sunmuştur. Bilgilendirmek düzeyinde kalan girişimler belki daha kolay gerçekleşebilir. Bunu veya başka türlü yardım sunulmasında sorulması gereken bir süre soru var. Bu konuda deneyim sahibi olanlardan ayrıntılı rapor bekleriz.

davranış kuralları (code of conduct) geliştirmek

205.-212. Genel bir kural olarak devlet belirli bir yasal çerçeve içinde hareket eder. Aynı şey silahlı gruplar için söylemek mümkün değildir. Belirli bir bölgede egemenlik kurduktan sonra bile o ülkenin yasalarını uygulamayı pek istemezler. Uluslararası yasaların hangi bölümleri silahlı gruplar için geçerli olduğu çok belirgin olmamakla beraber uygulanacak yasa belli olsa bile pratikte bunu nasıl hayata geçirileceği konusunda birçok sorun vardır.

Başlangıç noktası olarak silahlı grubun yasalara bağlı kalacağı sözüdür. Sözünü tutmayabilir, ama enzından bundan sonra insan hakları ihlalleri dile getirmek mümkün olur. Kabul edilen normları hayata geçirmek için bir davranış kurallar listesi'ni (code of conduct) gereksinim olur. Bundan kasıt, lider(ler)in yazılı bir beyanı veya sözüdür. Mümkün olduğu kadar uluslararası yasalarla uygunluk içinde olan listede hangi durumda hem sivillere hem de kendi askerlerine karşı nasıl davranılacağı belirtilmelidir. Araştırmalarımız birçok grubun böylesi bir niyet belirtisi yaptığını göstermiştir. Ancak çok samimi olsa bile bunu hayata geçirmek için pratikte birçok sorun çıkar (örneğin adil yargılanma nasıl sağlanır). Davranış kurallarını geliştirmek tam bir çözüm değilse de enazından lider kadrosunda belirli bir bilinç geliştirmesi için katkısı olur ve sonradan „devrimci adalet“e yeniden başvurmamaları için bir önlem sayılır.

doğrudan verilen hizmetler

213.-215. Silahlı bir grup bölge halkı tarafından meşru görüldüğü yerde halk özel sorunlarını devlet tarafından değil, o güç tarafından halledilmesini ister (örneğin hırsızlara ceza verilmesini). Bazı durumda silahlı bir grubun böylesi bir yeteneği de olabilir, ama başka durumda bu tür anti-sosyal faaliyetlerin yargılanması dışarıdan gelen bir aktör tarafından da üstlenilir. Kuzey İrlanda'da böylesi bir girişim başarılı bir şekilde „dayak atma“ cezasını ortadan kaldırmıştır.

CEZALANDIRMA

216.-221. Uluslararası yasalara göre bireyleri insanlığa aykırı hare¬ket veya savaş suçları için yargılamak mümkündür. Bu hem devlet adına, hem silahlı bir grup adına hareket edenler için uygulanabilir. 90'lı yıllarda gelişen bir eğilime göre ulusal yargılama yapılmadığı takdirde uluslararası ceza yargılaması da mümkün olabilecektir. Ancak bu uygulama daha çok devlet temsilcileri için getirilmiştir, silahlı grup mensupları için değil.

Eski Yugoslavya ve Ruanda için özel mahkemeler kurulmuş olup 1998 yılında Roma'da uluslararası bir ceza mahkemesinin (international criminal court = ICC) kurulmasına karar verilmiştir. Çalışmaya başlıyabilmesi için yönetmeliği yeterli sayıdaki devlet tarafından onaylanıncaya dek, daha yıllar geçecek. Bunun dışında Pinochet örneğinde görüldüğü gibi evrensel yargılama kuralına başvurmak da mümkün. Bu kural silahlı grup mensupları için de kullanılabilir.

İHTİLAF ÇÖZME VE BARIŞ KAMPANYALARI

222.-231. Yukarıda anlatılan faaliyetler bir çatışma ortamının sonuçlarını hafifletme için yapılan girişimlerdir. Çatışmayı tamamen durdurulması için düşünülen girişimler ancak şu ya da bu şekilde bir tarafın amacını benimsemekten geçtiği için birçok insan hakları savunucusu tarafından tarafsızlığı zedelediği için reddedilmektedir. Buna karşı başkalar, çatışma ortamında meydana gelen insan hakları ihlalleri durdurmanın en etkili yöntemi savaşı durdurmaktan geçtiği için en önemli çalışmanın bu olduğunu söylerler.

BM dışında da özel olarak barış girişimleri mevcuttur. Çalışmaları burada ayrıntılı olarak ele almak mümkün değil. Gene de bu tür çalışmalara insan hakları nasıl dahil edilir diye bakmakta fayda vardır. İnsan hakları geliştirmek için yapılan çalışmalar, taraflarda görülen hak ihlallerin azalmasına yol açtığı takdirde, barış görüşmelerin başlangıcı olabilir, yani tarafların bir araya gelmesi kolaylaşır. İnsan hakları bilinci geliştirilmişse sonradan gelişen barış görüşmelerinde bunların gözardı edilmemesi faydası olabilir.

Barış çalışmalarında dikkat edilmesi gereken başka konular da vardır (örneğin çatışmaya neden olan hak ihlalleri neler idi?). Bundan başka af konusu özel bir yer tutar. Faillerin cezalandırılmasını isteyen insan hakları savunucuları ile herşeyden önce barışı tesis etmek isteyenler bu konuda genellikle zit tavırlardadır. Ulusal ile uluslararası kuruluşlar arasında bu konuda görüş ayrılıkları da olabilir. Güney Afrika'da vaad edilen af işlenen tüm suçları anlatmak koşuluyla kabul edilmiştir. Sierra Leon'de ise genel af kabul edilmiştir ve birçok eleştirilere maruz kalmıştır.

Af konusunda üç şey söylemek mümkündür:

  • Savaştan yorulmuş insanlar adalet olmadan da barış isteme hakkına sahiptir.
  • İnsan hakları örgütleri hesap sorma hakkına sahiptir.
  • İnsanlığa karşı işlenen suçlar gibi bazı suçlar gerçekten uluslararasıdır ve koşulsuz af kabul edilse dahi yargılamaya tabii tutulabilir.

AKTÖRLER ARASINDA KOORDİNASYON

232.-235. Yaptığımız araştırmada birçok ülkenin NGO'ları uluslararası kuruluşların silahlı grupları üzerine yürüttükleri çalışmalarından ötürü kendi çalışmaları kolaylaştığını ifade ediyorlardı, ama bazı örnekler varki uluslararası müdahale(ler) yerinde yapılan çalışmaları güç durumda bırakmıştır. Koordineli bir şekilde çalışılırsa olumlu bir sonuç almak kolaylaşır. Örneğin uluslararası kuruluşlar dünya basınını daha iyi kavrar, yerel örgütler hedef topluluğunu daha iyi tahlil eder, insani yardım kuruluşlar çatışma bölgesinde nasıl çalışıldığını daha iyi bilir, arabuluculuk konusunda ise dini liderler kilit rol oynayabilir. Herkesin uzmanlık alanına göre bir işbölümü yapılabilirse başarılı olma şansı artar. Son olarak şunu belirtmek gerekir. Çatışmaların yaşandığı bölgeler genellikle istikrarsız ve zayıftır. Orada çalışmak, hatta orası ile ilgilenmek belirli riskler içerir ve aktörler tarafından cesaret, sabır ve yüksek bir tasarım gücü ister.

HUKUKİ KONULAR

236.-258. Daha önce söylediğimiz gibi silahlı gruplar ulusal yasalara pek kabul etmezler. Bazılar ise uluslararası yasaları da tanımak istemez (örneğin dini gruplar). Onlar için belki geleneksel veya dini kurallara başvurmak gerekbilir. Ancak silahlı gruplara insan haklarından yaklaşılıdığında belirli bir normlar listesine başvurarak bunu yapmak gerekir ve uluslararası yasalar bunun için en uygun olanıdır. Uluslararası insan hakları yasası (evrensel insan hakları bildirgesi, BM sivil ve siyasi hakları sözleşmesi gibi) aslında bir ilkeler listesi sayılır. Özünde devletler bu tür sözleşmelere imza koymak veya onaylamakla taraf olurlar. Silahlı grupların bu tür sözleşemelere taraf olmaları öngörülmemiştir. Buna rağmen onlar belirli bir niyet belirtebilir ve bu tür yasalar kendilerini bağlamazsa dahi insanlığa karşı işlenen suçlardan onlar da birey olarak sorumlu tutulabilirler.

Uluslararası insancil hukuk normları bundan farklıdır. Başta 4 tane Cenevre sözleşmesi (1949) ile iki ek protokolü (1977) bunun içerisinde saymak gerekir. Ancak 4 sözleşmede geçen tek bir madde (her sözleşmede geçtiği için ortak denilir), ortak 3'ünçü madde devletler arasıra çatışmaların dışındaki durumları kapsar. Ayrıca 2 No'lu protokol iç çatışmalarla ilgilidir, fakat belirli bir yoğunluk koşuluna bağlıdır. Böylece taraflar çatışmanın öngörülen yoğunlukta olmadığından ötürü bu protokolün kendilerini bağlamadığını ileri sürebilirler.

Uluslararası insancil hukuk normları birçok durumda yetersiz olduğu da ileri sürülebilir. Örneğin sivillerin öldürülmesine karşı çıkmak için olanak tanıdığı halde, askerlerin ya da çatışmada taraf olmuş kişilerin (örneğin bir hükümetin bakanı) öldürülmesine karşı çıkmak olanaksız hale gelebilmektedir.

Siz buradasınız: Amaç ve Araçlar - Ana Bölüm

Gidilecek yerler: Amaç ve Araçlar (giriş) ile Amaç ve Araçlar - Sonuç Kısmı