PKK saflarında örgüt içi infazlar muamması
Kürdistan İşçi Partisi (PKK) saflarında Türk Silahlı Kuvvetleri (ve korucular gibi destek güçleri) ile çatışmalara girip hayatını kaybeden militan sayısı bir hayli yüksek. Verilen rakamlar 7 bin ile 40 bin arasında değişmektedir.[1] Bu konuda veri toplayan tarafsız bir kuruluş bulunmadığından ara sıra konuya yer veren insan hakları kuruluşları tarafından verilen rakamlara göre 30 yıllık savaşta ölen militan sayısının 15 ile 20 bin arasında olduğu tahmin edilebilir. Buna karşı "PKK'ta örgüt içi infaz" hakkında ortalıkta (İnternet'te) sürekli tekrarlanan ve PKK lideri Abdullah Öcalan'a atfen verilen “15 Bin Militanımızı İnfaz Ettik” denilen bir "tespit" şu soruyu akla getiriyor: "Devletle çatışarak ölen PKK'lı ile örgütün "imha" ettiği PKK'lı sayısı eşit midir?"
Farklı rakamlar
6 Ciltlik “Ülkücü Hareket”, “Cahşların Savaşı”, “Derin Sol”,[2] “1993 Örtülü Darbe” adlı kitapların yazarı, BBP YİK (Yüksek İstişare Kurulu) Başkanı Hakkı Öznur partisine ait İnternet sitesinde belirsiz bir tarihte yapılan bir söyleşide BBP YİK üyesi Hakkı Öznur'un 'RÖPORTAJI' Bugün'de Devam Etti başlığı altında şunları söylüyor: "PKK’nın infazları, bilinen bir gerçektir. PKK lideri Öcalan da, bir açıklamasında, 15 bine yakın militanlarının örgüt tarafından hain, işbirlikçi, önderliğe karşı geldi, suçlamalarıyla infaz edildiğini açıkça itiraf ediyordu. Öcalan’a ve örgüte karşı gelen, aralarında PKK kurucuları, MK üyeleri, örgüt sorumluları dahil olmak üzere binlerce militan, kimisi Bekaa’da, kimisi dağlarda, kimisi Irak’ın kuzeyindeki kamplarda, Kandil’de, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ortadan kaldırılmıştır. Bir zamanlar PKK’nın iki numarası olan, 2003 yılında PKK’dan ayrılarak kendi örgütünü kuran, Osman Öcalan’da yüzlerce militanın örgüt tarafından infaz edildiğini, PKK ile yolunu ayırdıktan sonra itiraf ediyordu."
Hakkı Öznur "açık itiraf" dediği sözler Abdullah Öcalan ne zaman ve nerede söylediğine ilişkin bir ipucu vermiyor. Alıntı gibi görünen bu söz önce hakkında açılmış dava esnasında söylemiş olabilir diye düşündüm. Halbuki Öcalan davası gerekçeli kararında şöyle denilmektedir: "Sanık bizzat duruşmada bu şekilde örgüt içi cezalandırılmalarla onlarca örgüt üyesinin öldürüldüğünü belirterek Şahin BALİÇ, Cemal Kod, Korgir Kod, Cemil IŞIK’ın cezalandırılarak öldürüldüğünü, Şemdin SAKIK’ın da ölümüne karar verildiğini, ancak infaz edilemediğini açıkça anlatmıştır." Mahkemede sanık olan Abdullah Öcalan demek 15 bin değil, hatta binlerce de değil "onlarca" (rakam olarak 20-200 arasında) örgüt içi infazlardan bahsetmiş.
Bir başka yerde Öcalan bu rakamı İmralı adasında (avukatlarla) yaptığı görüşmelerde verdiği bir de 2004'te Osman Öcalan'la ayrılan bir komutan için "o kendini ne sanıyor, 15 bin iç infazdan sorumlu" dediği belirtiliyor. Kemal Burkay ve İbrahim Güçlü bunu söylemiş, itiraz gelmediği deniyor.[3] Abdullah Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde sadece 2004 yılında değil, 2008 yılında da örgütte bulunan veya örgütten ayrılmış olan birçok kimse hakkında suçlayıcı ifadeler kullanmıştır. Örneğin 19.09.2008 tarihinde yapılan görüşmede Öcalan şunları söylemiş: "Sait Çürükkaya bunların ne yaptığı ortada. Üç kardeşini şehit veren Mustafa Marangoz'u intihar eylemine gönderiyor... Bazılarını cezaevinden bazılarını dışarıdan hazırlamışlar. Çürükkayalar çok tehlikeli, Yeşil için tehlikeli diyorlar, Yeşil'in yaptıkları bunların yanında solda sıfır. Sözü bile edilemez. Bunlar binlerce dürüst ve genç kadronun ölümüne sebep oldular..."[4] Bundan yaklaşık bir ay önce yapılan bir görüşmeden 25 Ağustos 2008 tarihli Yeni Özgür Politika gazetesi[5] şu şekilde bahsediyor:
- „O dönemde bunlar binlerce insanın kanına girdiler, kandırdılar, kullandılar, kendi yoldaşlarını öldürdüler... Sonradan araştırdım, kendi yoldaşlarını öldürmek istiyor... Bu Çürükkaya sonradan bir kitap da yazdı; adını da ‘Bay Muhalif’ koymuş. Bu kitapta bana saldırıyor... Bunların çalıştıkları bölgede aynı tarihlerde JİTEM de etkin olarak çalışmıştı. Hatta Çürükkaya ve Sakık’ın Yeşil’le de ilişkileri olabilir. Bunları iyi araştırmak gerekiyor. Ergenekon’a Türk Gladiosu diyorlar, ben de bunlara Kürt Gladiosu demekte sakınca görmüyorum... O dönem örgütten ayrılan bu çetecilerin büyük bir kısmı, Çürükkaya onlar Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde rahatça yaşamaktadır. Hatta şimdiki Bakan Hüseyin Çelik’in akrabası Selahattin Çelik de Avrupa’dadır. Evleri, korumaları ve bir sürü kadın yanlarında var. Oysaki bunlar binlerce insanın kanına girmişlerdir, 15 bin insanın katilidirler. Ama Türkiye bunların iadesini istemiyor, Almanya tutuklamıyor, iade etmiyor, hatta yanlarına koruma veriyor...“
Haberin başlığından anlaşıldığı gibi gerçeklerle bağdaşmayan bu ithamlarla[6] Abdullah Öcalan aslında Almanya'ya "çatmak" istiyor. Yalan beyandan "samimi itiraf" sonucuna ulaşan yazar veya gazeteciler en azından samimi değiller.
Düşünülmesi değer bir rakam "terör ve şiddet kapsamında yaşam hakkı ihlalleri ile ilgili TBMM komisyonu"na (bundan sonra TBMM komisyonu olarak anılacaktır) verilen resmi bir yanıtta bulunur:[7] "Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre; 16.05.1987 ile 29.10.2011 tarihleri arasında terör örgütleri tarafından öldürülen aynı terör örgütü mensubu veya başka terör örgütü mensubu teröristlerin sayısına ilişkin verileri incelendiğinde; terör örgütlerinin gerek kendi örgütleri gerekse başka terör örgütleri mensuplarına yönelik olarak 108’i örgüt mensubu, 63’ü örgüt sempatizanı ve 7’si de itirafçı olmak üzere toplam 178 kişiyi öldürdükleri görülmektedir." deniyor.
TBMM Komisyonu'nun raporunda 69. sayfada şöyle denilmektedir: "İbrahim GÜÇLÜ daha sonra mail ortamında Komisyona bir iç infaz listesi daha sunmuştur. Bu listede çoğunluğu örgüt içi infaz olmak üzere; 727 kişinin öldürüldüğü bilgisi yer almaktadır. Burada yer alan bilgilerin 1984 - 1993 yılları arasını kapsadığı dolayısıyla sadece 9 yıllık bir döneme ilişkin bilgileri ihtiva ettiği düşünüldüğünde gerçek rakamın bunun çok daha ötesinde olabileceği değerlendirilmektedir." Demek milletvekillerinden oluşan komisyon devletin resmi kurumlarından gelen bilgileri pek inanmamış, Kürt olan bir siyasetçinin bilgilerini daha güvenilir buluyor. Maalesef İbrahim Güçlü tarafından komisyona sunulan liste elimde değil ve İnternet ortamında bulamadım. Bu yüzden 795 gibi bir rakam içinde "çoğunluğu örgüt içi infaz" içerip içermediğini kontrol etme olanağım olmadı. İbrahim Güçlü tarafından komisyona sunulan başka(?) belgeler İnternet ortamında bulunur.[8]
Farklı yerlerde daha değişik rakam bulunur. 10 yılı aşkın PKK davasından yargılanıp cezaevinde kalan ve bu süreci "12 Eylül Karanlığında Diyarbakır Şafağı" adlı iki ciltlik bir kitapta "örgüt görevlisi" olarak dile getiren Selim Çürükkaya tahliye olduktan sonra Abdullah Öcalan'ın hareketlerini yakından görünce özellikle iç infaz konusunu araştırmış ve 28 yılda Öcalan’a muhalif 201 kişinin infaz edildiğini söylüyor.[9] Ona yakın bir tarihte Diyarbakır'da görev yapan deneyimli gazeteci Namık Durukan "PKK, bugüne dek 1500'e yakın örgüt içi infaz gerçekleştirdi" diyor.[10]
İnfazların nedenleri
2006 yılın başında verilen bu son rakamlar (200 ile 1.500) konuya farklı yaklaşımlardan kaynaklanabilir. İlk rakam muhtemelen sadece örgüt içinde belirli bir konuma kadar yükselen ve Abdullah Öcalan'ın liderliğine (bölge düzeyinde de olsa) rakip olabilecek kişilerle sınırlı tutulmuş gibi görünüyor. İkinci rakam ise belki lidere yeteri kadar bağlı olmamasından ileri gelen "hatalı" davranıştan ötürü verilen idam kararları da içeriyor olabilir. Örgütte var olan katı kuralları çiğneyenler arasında "yasak ilişki" kuranlar çok olabilir. "Yasak ilişki" derken toplum tarafından dışlanan kadın veya erkekler arasında kurulan eşcinsel ilişki demek değil, toplumda (evlilik koşuluyla) doğal sayılan kadın-erkek ilişkisi demektir, yani "cephede savaşan" kadın ve erkek gerillalar arasında cinsel ilişki kurmak PKK saflarında yasak olup gerektiğinde ölümle cezalandırılan bir "suç" sayılır.
Bunun dışında belirli bir bölgede hatalı davranış sonucunda örgütün yanlış algılanılmasına veya kayıp verilmesine neden olanlara da bilinen tek ceza, yani idam cezası çarptırılmışlardır. Nitekim Selim Çürükkaya "Apo'nun Ayetleri" kitabında şunları belirtiyor: "(Kitap yazmam için bana açılan arşivde okuduğum) 1992 bölge raporlarına (mesele) şöyle yansıyor: "Dersim'de parti içinde cezalandırılanların sayısı 17, şehit düşenlerin sayısı 23'tür. Amed'te parti içinde cezalandırılanlar 38, şehit düşenlerin sayısı 42'dir. Botan'da parti içinde cezalandırılanların sayısı 27. Evet, bu rakamlar uzayıp gidiyor... ihanet damgasını yememek için intiharvari eylemlerle kendilerini imha edenler şehit sayıldığından; çizgiyi protesto etmek için intihar edenler "yaşamamış ve ölmemişler" olarak görüldüklerinden, sayılarını tesbit etmek mümkün değildir. Bir de mahkemelerde yargılanmadan, çizgiye muhalif oldukları için özel imha ekipleri tarafından "ip ucu bırakılmadan" ortadan kaldırılanlar vardır. Bunların sayıları hayli kabarıktır; özel bir şekilde öldürülüp, gizlice çukurlara gömüldüler... Öldürülenler, Türk devletinin ajanları olsalardı; ifadeleri, mahkeme tutanakları, isimleri, resimleri gazetelerde yayınlanırdı. Suçsuz yere öldürüldükleri için "öldürdük" diye üstlenilmediği gibi, yaşayıp yaşamadıkları söylenmiyor. Ortadan kaybolanların akibetlerini sormak suç olarak değerlendirildiğinden, kaybolanları sormamak devrimci bir anlayış olarak kabul görüyor." Bu şekilde sadece 1992 yılı içerisinde 141 kişi infaz edildiğini belirten Selim Çürükkaya bilgileri "1992 Amed, Dersim, Botan konferans raporları, 1992 telsiz konuşmaları ve arşivdeki bazı raporlardan alınmıştır" diyor.[11]
Verilen bu rakam tek bir yıl ve sadece üç "eyalet" için verilmiştir. Halbuki Ekim 1986'da yapılan III. Kongreden beri PKK Türkiye içinde daha başka eyaletler öngörüyordu: GARZAN (Batman, Kurtalan, Sason, Bitlisin bir bölümü) ve SERHAT bunlardan sadece ikisi.[12] Bu bakımdan Selim Çürükkaya tarafından verilen bu rakamı doğru olarak kabul edersek Türkiye genelinde ve OHAL diye tabir edilen bölgede yaşam hakkı ihlalleri yoğun olduğu bir yılda PKK saflarında 150'den fazla insan örgüt içi infaz kurbanı oldular denilebilir.
İhlal tespiti zor
Çoğunlukla gönüllü temelinde çalışan insan hakları örgütleri profesyonel araştırmacı çalıştırma olanaklarına sahip olsalar da, illegal olarak çalışan silahlı örgütlerin ihlallerini ortaya çıkartmakta karşılaştıkları zorlukları anlamak zor değil. Silahlı mücadeleyi benimsemiş örgütler başkalara gözdağı vermek için gururlu bir şekilde "falanca kişi falanca nedenle ölümle cezalandırdık" demedikçe işlenmiş olan bir cinayetten kimin sorumlu tutulacağı konusunda şüpheler mevcut. Türkiye topraklarında savaş yürüten PKK militanları ise çoğunlukla basın mensuplarının ve örgüt hakları delegasyonlarının kolay kolay ulaşamayacağı dağlık kesimlerinde faaliyetlerini yürütürler. Orada yaşayan köylüler ile temas kurduklarında ya bilerek destek görür ya da korkudan kimse onlara karşı çıkmaz. Tanımadıkları bir gazeteciye veya insan hakları aktivistine bu yüzden doğru bilgi vermekten kaçınırlar. Devlet katında yapılan "incemeler" ise kontrgerilla faaliyeti içerisinde yoğun olarak işlenen ihlalleri yüzünden böyle bir olayın perde arkasını (yani "doğrunun") ortaya çıkartılması beklemem de yanlış.
PKK ayrıca sadece Türkiye topraklarında değil, aynı zaman komşu ülkelerde (genel anlamda Ortadoğu'da) ve göçmenler arasında Avrupa ülkelerinde de faaliyet yürütmektedir. Avrupa ülkelerinde yürütülen faaliyet genellikle legal derneklerde yapıldığından olup bitenleri ve özellikle işlenen cinayetleri konuya duyarlı bir kesim (diğer örgütlere mensup kişilerle birlikte yerel dayanışmacı kesimler ile basın) artı mevcut soruşturma ve kovuşturma aygıtı karşısında pek gizleme olanağı yok. Ortadoğu için ise durum farklıdır. İster mevcut devlet yönetimi tarafından ya da benzer bir şekilde silahlı faaliyet yürüten başka ülkelerinin silahlı örgütler tarafından sağlanan destek sayesinde değişik kamplarda barınabilen örgüt militanları denetleyen bir güç olmadığı gibi, dışarıdan bu tür mekanlara girip araştırma olanağına sahip olan tarafsız bir gözlemcinin girmesi pek mümkün görünmüyor.
Selim Çürükkaya ile İbrahim Güçlü sadece isim vermekle kalmayıp, bazı ayrıntı da veriyor. Konuyu yakından biliyor diye düşünülen Şemdin Sakık ise sadece isim vermekle yetinmiş gibi görünüyor.[13] Vermiş olduğu 38 isim arasında Avrupa, Ortadoğu ve Türkiye'de öldürülenler olduğu gibi şüpheli olan ölümler de var. Örneğin Hidayet Bozyiğit isimli bir militan muhtemelen itirafçı olmuş ve İstanbul'a yerleştikten sonra 22 Ağustos 1995 tarihinde uyuşturucu işleri yüzünden öldürülmüş.[14] Metin Değer hakkında ise "Dersim alanında kış kampında ajan olmakla suçlanır, her seferinde suçsuz olduğunu söyleyip dursa da, örgütü ikna edemez. İnfaz edilir. İddialara göre nerede ve nasıl infaz edildiğini Aysel Çürükkaya biliyor." deniyor.[15] Ancak Ocak 2014'te durum şu şekilde açıklanıyor: "1993 yılının Ekim ayında Diyarbakır kırsalında yaşamını yitirdiğini açıkladığı "Bawer" kod adlı Metin Değer'in CHP Diyarbakır eski Milletvekili Mesut Değer'in kardeşi olduğu belirtildi. Buna ilişkin KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığının Değer ailesine mektup da gönderdi.[16] Cemile Merkit için de farklı anlatımlar mevcut. 7 Nisan 2013 tarihli Rizgari adlı siteye konulan bir habere göre "Örgütün kurucuları arasında yer alan Seher kod adlı Cemile Merkit, örgüt kararıyla Ali Haydar Kaytan (Fuat) ile evlendirildi, ama aylık bebeğini düşürmek zorunda bırakıldı. 1982 Mayısında, Bekaa Vadisi kayalıklarında infaz edildi. Daha sonraki tarihlerde ağabeyi Yıldırım Merkit ve babası da örgüt tarafından öldürüldü." Buna karşı 13 Ocak 2013 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan haber şöyle: "Yıldırım Merkit, 1994 yılında Romanya'da öldürüldü. Keza, babası da terör örgütü PKK tarafından öldürüldü. Kendisi gibi terör örgütü PKK'lı olan kız kardeşi Cemile Merkit (Seher) hakkında ölüm kararı çıkartıldı. O, Avrupa'ya kaçarak canını kurtardı." Şemdin Sakık'ın listesinde öldürülmüş olarak gösterilen Zeki Yılmaz hakkında ise Selim Çürükkaya "akıbeti bilinmiyor" diyor.[17] Serxwebun dergisinde sayı 65, Mayıs 1987 tarihinde şöyle deniyor: "21 Nisan gününde Pülümür ve Kığı arasında süren çatışma sonucunda dört arkadaşla birlikte şehit oldu".
PKK tarafından Ortadoğu'da gerçekleştirilen infazlar
Temmuz 1979'da Abdullah Öcalan bir arkadaşı ile beraber Suriye'ye Şam'a geçmesinden sonra Ortadoğu'da (ağırlıklı olarak Lübnan, Suriye, Irak ve İran topraklarında) birçok kamp kurulmuştur.[18] Genel kural olarak Abdullah Öcalan nerede ise merkezi kamp (ana karargah) orada da denilebilirdi. Örneğin Bekaa Vadisi'nde bulunan Helve kampı ya da daha çok Mahsum Korkmaz Akademisi olarak bilinen yerde Ekim 1986'da PKK 3'üncü Kongresi'ni yapmıştır. 23-28 Ağustos 1991 tarihlerinde aynı yerde Selim Çürükkaya'nın kitaplarında sık sık bahsedilen "Zindan Konferansı" düzenlenmiştir. Fakat PKK içinde "tasfiye" denilen "işlem" daha önce başlamıştır. Gazete haberlerden alıntı yapan İsmet İmset "PKK - Ayrılıkçı şiddetin 20 Yılı (1973-1992)" isimli eserinde şunları söylüyor:
- 1987 sonu-1988 başı PKK'dan kaçan 31 militan İrak'da KP'ye sığınmış, parti-içi tasfiye ile en az 28 militanın öldürülmüş (Tercüman 14 Nisan 1988)
- Milliyet gazetesine göre Öcalan'a karşı çıkan gruptan 38 militan yine Apo'nun emri ile kurşuna dizilmişti (Milliyet 7 Mayıs 1988)
- Bu bilgileri 1989'da yakalanıp ifade veren militanlar (Halit Çelik, Mehmet Alagöz, Kemal Coşkun ve M. Emin Karatay) doğruluyordu. Halit Çelik "1986 kongresinden beri kamplarda 12'si bayan olmak üzere en az 61 kişinin kurşuna dizilmesini Abdullah Öcalan emretmiştir.[19]
Bu esnada PKK saflarında ön sırada görev almış, fakat 1987-1989 arasında Abdullah Öcalan'a ters düşmüş kişilerden bazı isimler telaffuz edilmeye başlandı: Şahin Baliç, Hogir kod adlı Cemil Işık, "Kör Cemal"... Fakat doğrudan Abullah Öcalan ile görüşebilen İsmet İmset bile bir çok ayrıntı veremiyordu (bu kişiler kim(ler) tarafından idam cezasına çarptırılıp cezaları ne zaman ve nerede infaz edilmiş gibi).
Bugün için de PKK saflarında öldürüldüklerine dair ismi verilen bunca kişiler hakkında anlatılan olayları doğrulatabilmek açısından can alıcı bilgi eksik. Tarih olarak "2. ve 3. kongre arası", yer olarak "Güney Kürdistan" gibi belirtmeler mesela iddiaların doğru olma olasılığı zayıflatıyor. PKK’yı kuran 120 kişiden 7 kişi kaldı gibi başlıklarda işaret edilen bir çalışmasında Selim Çürükkaya toplam 131 kişi hakkında bulduğu bilgileri sıralıyor.[20] Bunlar arasında örgüt içi infaz kurbanı sayılacak 39 kişi var. 39 kişiden 5'i Avrupa'da öldürülmüş, 8'i de 12 Eylül öncesi T.C. devleti sınırları dahilinde öldürülmüş kimselerdir. Geriye kalan, yani 26 kişi muhtemelen Ortadoğu'da Abdullah Öcalan isteği veya emri ile öldürülmüş olabilir. Abdullah Öcalan Türkiye'ye teslim edildikten sonra Selim Çürükkaya daha başka isimler eklemiştir.[21]
İbrahim Güçlü tarafından listeler halinde kamuoyuna aktarılan isimler arasında[8] farklı olanlar da var. Kendisi 26 olay sıralarken diğer listelerde olduğu gibi can alıcı bilgiler çoğu zaman eksik kalıyor. Buna karşılık Selim Çürükkaya'nın daha önce bahsetmediği birkaç olay (15 civarında) eklemiştir. Ayrıca 26 olay içinde bir kez 5 ölümden, bir başka olayda 68 ölümden, yani toplam 97 ölümden bahsediyor. Öte yanda 26 olay içerisinde biri 12 Eylül'den önce, 3'ü Türkiye'de ve 6'sı Avrupa'da meydana gelmiş olması net bir tablonun ortaya çıkması bakımından "işimizi" pek kolaylaştırmıyor. İbrahim Güçlü 26 olay hakkında sunduğu bilgilerden sonra 12 Eylül öncesi işlenen cinayetlerden bahsederek 8 olay hakkında bilgi veriyor. Örnekler genellikle diğer örgütlere üye olanlara düzenlenen suikastlardır. Örneğin bu şekilde öldürülen 19 KUK üyesinin isimlerine de yer veriyor. En son "12 Eylül sonrası PKK infazları" derken, çoğunlukla Avrupa'da öldürülenler (7 isim) hakkında bilgi sunuyor. TBMM komisyonuna sunulan 795 kişilik bir liste ile kamuoyuna aktarılan bilgiler arasında sayısal olarak büyük fark var (bulduğum listelerde gösterilen ölümlerin toplamı 200'den daha az). Bununla birlikte kamuoyuna aktarılan bilgilerin zayıf olmasından ötürü komisyona verilen bilgilerin de çok "sağlam" veriler içermesinden şüphe duymak gerekir. Nitekim Selim Çürükkaya ile İbrahim Güçlü tarafından açıklanan "iç infaz" kurbanları arasından geçerli olabilecek iddiaları seçerken örgüt tarafından "şehit" sayılan (bunlar "ajan" değildi demek) isimlere de rastlandı. Tabii sonradan "iade-i itibar" işlemi de yapılmış olabilir, yani önce "ajan" diye öldürülmüş, sonradan "ajan" değildi denilmiş de olabilir. Sonuçta toplam olarak 40 kadar isim içeren ve bir çok soru ile doldurulması gereken ayrıntıdan yoksun şöyle bir liste ortaya çıktı:
İsim Soyadı Kod Yer Tarih İddia Kaynak[22] Abdullah Kumral Yusuf Hoca Suriye 19810000 çeşitli iddialar SC, IG Dilaver Yıldırım Bekaa 19830000 dolaşırken öldürülmüş SC, IG İbrahim Bilgin Irak 19830502 Kuşkulu, M. Karasungur ile birlikte SC Mehmet Karasungur Irak 19830502 Sorumlu olan KYB mi? SC, IG Yaşar Ongan Irak 19831007 kayadan düşmüş SC Bircan Yıldız 19840000 işkencelere tanık SC İzzettin Evcil 19840000 talimatlara uymamak İG Resul Altınok Irak 19840000 işkence ile öldürülmüş SC, IG Saime Aşkın Lolan 19840000 Öcalan kararı ile Haydar Kaytan öldürmüş SC Suphi Karakuş Soreş Lolan 19840000 kurşuna dizilmiş SC Haydar Karasungur 19860000 kendini yakmış SC Mehmet Sevgat Bedran 19860000 1987'de çatışmada ölmüş olabilir SC Mehmet Ayık 19860000 aynı isim 12 Eylül öncesi de var SC Mustafa Ömürcan Sarı Ömer 19860000 Halil Kaya öldürmüş İG Seyfettin Zoğurlu 19860000 intiharvari bir eylemde ölmüş SC Abdullah Ekinci Gözlüklü Ali Lübnan 19861000 sorguda intihar, 10 militan daha infaz SC Halil Kaya Kör Cemal 19870000 M. Ömürcan'dan bir yıl sonra SC, IG Lamia Baksi 19870000 ayrıntı yok İG Hasan Bindal Suriye 19900500 TER 26.05.1990, Serx özel 17[23] SC Fatma Temel Kamışlı 19901101 (11-061), 2000 24.11.91[24] Mehmet Şener Kamışlı 19901101 (11-061), 2000 24.11.91[24] SC, IG Ali Ömürcan Terzi Cemal 19930000 ajan diye öldürülmüş SC Ayten Yıldırım 19930000 delirmiş diye infaz SC, IG Orhan Aydın Barelias 19930000 kablo ile boğarak öldürülmüş SC Nazime Aktürk 20000800 intihar SC Yücel Zeydan 20010000 çatışmaya gönderilmiş SC Filiz Yerlikaya Gulan 20020607 boğdurulan "şehit" Sabah 06.06.2004 Faruk Bozkurt Nasır 20020830 Osman Öcalan öldürmüş SC Engin Sincer Irak 20030815 Hürriyet'in iddiası Hürriyet 03.09.2003 Sipan Rojhilat Şapur Badişova 20041005 cesedi yol kenarında bulunmuş HRW, IG Kemal Şahin Saleh Nuri Süleymaniye 20050217 PWD bürosuna saldırı HRW, IG Faysal Dunlayıcı Kani Y. Süleymaniye 20060211 arabasına bomba konulmuş SC Ramazan Toptaş Sarı İbrahim Kandil 20060801 Azad kod adlı militan öldürmüş Ordu Hayat Gazetesi E.Ebdela Heftaro Çekdar 20061128 Sabah 04.12.2006 Bayram Şen Osman Öcalan ve Cemil Bayık tarafından öldürülmüş SC Berzan Dürre A. Haydar Kayta'nın emri ile katledilmiş SC Mehmet Tunç Suriye Hevi (Şafak) ile yasak aşk İG, SC Hevi Şafak Mehmet Tunç ile yasak aşk İG Şahin Baliç Metin Bekaa Hasan Bindal ölümünden sorumlu İG Atilla Kanda ihbarcı HRW
PKK tarafından Avrupa'da gerçekleştirilen infazlar
İnternet ortamında PKK örgütü içerisinde gerçekleşen infazlar konusunda en geniş liste yayınlamış olan eski PKK'lı Selim Çürükkaya ile siyasi faaliyetleri DDKO'dan HAK-PAR ve TEVKURD'a kadar devam eden İbrahim Güçlü tarafından gösterilen örnekler arasında Avrupa'da işlenen cinayetler de var. Bu cinayetlerin hedefleri arasında farklı örgütlere mensup olan kişiler de vardı. Ortak yönleri ise PKK yönetimi anti-demokratik olmakla suçlamaları ve Kürt kökenli vatandaş olarak farklı görüşlere sahip olmaları sayılabilir. Avrupa'da işlenen bu cinayetler adli makamlar tarafından elbette araştırılmış ancak çoğu tam olarak aydınlatılamamış. Nadiren bu eylemlerin failleri yakalanıp cezalandırdıkları da görülmüştür. 12 Eylül'den sonra Avrupa'da faaliyetlerine devam eden Türk ve Kürt örgütleri konu hakkında bildiri yayınlamış olsalar da kimsenin net bir tablo ortaya koyduğu söylenemez. Bu yüzden burada listelenen olaylarda eksiklik olduğunu kabul etmek gerekir.
Örneğin İbrahim Güçlü bir olay şöyle anlatıyor: "Viranşehirli Emin: Rizgarî taraftarlarından biriydi. Terör örgütü PKK'ya muhalefet eden Merkez Komitesi üyesi Çetin Güngör'e (Semir'e) yardım ettiği, evinde barındırdığı için Hollanda'nın Amsterdam şehrinde infaz edildi." Burada adamın soyadı yok, olay tarihi de yok. Selim Çürükkaya bir başka olay şöyle anlatıyor: "Doğan Karakoç: Antep’te grubun kuruluş çalışmalarına katıldı. Avrupa’da sorumlu iken Köln kentinde örgüt tarafından tutuklandı. Bir apartmanın dokuzuncu katında tutukluyken kendisini pencereden atarak intihar etti." Bu olayın tarihini bulmak mümkün,[25] fakat ölüm sebebi "intihar" olduğu için bunu listeye dahil etmeyi uygun bulmadım. Bir kaç olay farklı kaynaklardan elde etmekle
- Liste 1: PKK tarafından Avrupa'da öldürülen farklı örgütlere mensup kişiler
İsim Soyadı Yer Tarih Örgüt Mustafa Tangüner Kopenhag 19851104 DDKD taraftarı Eyüp Kemal Atsız Kopenhag 19851223 DDKD taraftarı Mustafa Şahbaz Paris 19851227 Devrimci Yol Bülent Yaman Lozan 19851230 Kurtuluş (KSD) Kürşat Timuroğlu Hamburg 19860225 Devrimci Yol Ramazan Adıgüzel Hannover 19870503 Özgürlük Yolu Ali Akagündüz Paris 19870616 Özgürlük Yolu
- Liste 2: PKK tarafından Avrupa'da öldürülen kendi taraftarları
İsim Soyadı Yer Tarih Murat Bayraklı Berlin 19840605 Enver Ata Uppsala 19840620 Zülfü Gök Rüsselsheim 19848070 Hasan Kavak Reims 19850125 Mehmet Sürücü Utrecht 19850425 Rüknettin Kaplan Brüksel 19850509 Çetin Güngör Stockholm 19851102 Ahmet Demir Hamburg 19860820 Mahmut Bilgili Deventer 19870200 Mehmet Çimen Bonn 19930000 Yıldırım Merkit Romanya 19940000 Cemal Işık Wuppertal 19941219 Deniz Kılıç Den Haag 19991100 Hasan Özen Vienna 20050418
PKK tarafından Türkiye'de gerçekleştirilen infazlar
Selim Çürükkaya ile İbrahim Güçlü tarafından hazırlanan listelerde PKK üyesi olup önderliğe karşı geldikleri için Türkiye'de öldürülen kişiler de var. Bu cinayetlerin bir bölümü 12 Eylül öncesi işlenmiş olup bugün için iddiaların doğruluk deresini araştırmak zor. Ayrıca sol içi çatışma diyebileceğimiz olaylarda ölenlere yer verilecekse diğer örgütler tarafından öldürülen "rakip takımdan" olanlara da yer vermek gerekir. Bu yüzden gösterilen tabloları 1980 ile 2000 arasında meydana gelen olayları ile, hatta dar bir anlamda 1990'lu yılları ile sınırlı tutmayı uygun gördüm. 2007 yılında "yaşam hakkı ihlalleri" konusunda yaptığım bir araştırmada "silahlı örgütlerin 1990 ile 1999 yılları arasında öldürdükleri siviller" için ulaştığım verileri farklı bir amaçla tekrar değerlendirmek mümkün ve görüleceği gibi bu konuda ortada dolaşan listelerden ziyade 1990 yılından bu tarafa günlük rapor tutan Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından herkesin kullanımına açılan raporlarında daha fazla bilgi bulmak mümkün olduğunu bir kez daha göreceğiz.
Üye, taraftar, karşıt görüşlü veya düşman
Yukarıda bahsedilen TBMM komisyonuna Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen raporda öldürülenler arasında örgüt mensubu, örgüt sempatizanı ve itirafçılar ayrı ayrı sayılmışlardı. 2007 yılında yaptığım araştırmada böyle bir ayrım yapmamıştım. Bir saldırıda kendini korumak için elinde silahı olmayanlara "sivil" demiştim. Bu kıstas burada yetmez. Örgüt içi infaz derken aynı örgütte gerektiğinde silahlı olarak yer alıp örgüt yönetimi veya arkadaşları gözünde "ihanet", "ajan", "muhbir" veya "çürümüş unsur" olarak damgalanıp öldürülen insanları sayabiliriz. "Üyelik" tabii eline silah almakla başlamaz, legal derneklerde olduğu gibi üye kimliği de vermek suretiyle de başlamaz. Bunun için bir kişinin belirli bir örgüte üye olmuş mu olmamış sorusuna kolay yanıt verilemez.
Özellikle İstanbul, Ankara ve Adana gibi büyük kentlerde silahlı eylem düzenleyen, icabında Tunceli (Dersim) ve bazen Karadeniz tarafında silahlı ekip halinde dolaşan "Türk solu"ndan olan örgütlere bakıldığında legal alanda da etkin olma gayretleri sonucunda kendi görüşlerine yakın yayın yapmaya çalışırlar, bazı sendika veya derneklerde ağırlık koymaya çalışırlar. Bir çok kez ateşkes ilan edilmesine rağmen 30 yıldır bir süre silahlı militan ile "savaş" halinde olan PKK açısından durum biraz daha ileride. Köylerin boşaltıldığı sırada gündeme gelen "ya korucu, ya Apocu ya yolcu" sloganı ile halkın taraf tutma zorunluluğu anlaşılıyor. Köyünü terk etmek istemeyen ve PKK'ya karşı savaşmak için eline silah almak istemeyen köylüler hem devlet hem de örgüt tarafından "Apocu" olarak görülmüş olabilirler. Gündüz çoban gece milis olanlar da düşünülürse PKK saflarında militan olmamış ("dağa çıkmamış") kimseler de PKK adına faaliyet yürüttükleri de denilebilir. Ceza hukuku açısından Yargıtay kararları ile sabit olan "örgüt üyesi olmadan örgüt adına faaliyet yürütenler" (silahsız insan) "silahlı örgüt üyesi gibi cezalandırılır" mantığı sakıncalı olmakla beraber (başka silahlı gruplar gibi) PKK örgütü de çoğu zaman legal alanda çalışan insanları da kendi disiplinine tabii tutmuştur. İstenildiği gibi hareket etmeyenleri sadece istifaya zorlamakla kalmayıp bölgeyi terk etmeleri için baskı uygulamış ve sayı olarak az da olsa bu tür insanları "davaya ihanet" diye öldürmüştür. Bu tür infazlar (sempatizanlara uygulanan) örgüt içi infaz saymak mümkün.
Türk solunda buna benzer infazlara rastlamak mümkün. Devrimci Sol örgütünde Dursun Karataş ile Bedri Yağan arasında görülen ayrılık sırasında Halkın Gücü adlı derginin sahibi olan Rıza Güneşer'in 14 Temmuz 1993 tarihinde İkitelli'de, Devrimci Çözüm dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapmış Erol Akgün'ün 8 Eylül 1994 tarihinde Gebze'de öldürülmeleri bu şekilde değerlendirmek mümkün. İnsan Hakları Derneği (İHD) Bursa Şube Saymanı Tacettin Aşçı ve Ahmet Aydın 1998 yılında Mayıs veya Haziran ayında MLKP tarafından infaz edilmeleri de bir başka örnek. 10 Haziran 1998 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir habere göre MLKP Tacettin Aşçı ve Ahmet Aydın için “polisle işbirliği yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınarak sorgulandıkları ve suçlarını kabul ettikten sonra ölümle cezalandırıldıkları” ileri sürdü.
Daha sonra DHKP/C ve THKP/C Devrimci Sol isimleri ile iki ayrı örgüt olarak yola devam eden grupları belki karşıt görüşlü örgüt olarak saymak mümkün, ama temelde liderlik konusunda yaşanan ayrılık yüzünden işlenen cinayetleri örgüt içi infaz saymak daha mantıklı sayılır. 12 Eylül öncesi yoğun olarak yaşanan sol içi şiddet olayları daha sonraki yıllarda nadiren görüldü. Askeri cuntanın baskısı altında ister yurtdışında ister cezaevlerinde bazı ortaklıklar da kuruldu, ancak bunların çoğu uzun ömürlü olmadı. Örneğin 1982 yılı Haziran ayında Şam’da PKK, Devrimci Yol, TKEP, İşçinin Sesi, SVP, TEP, Acilciler ve Devrimci Savaş isimli örgütler Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC) oluşturmuş ve 1985'e kadar böyle bir birliği korumaya çalışmış olmalarına karşı PKK tarafından tek başına aldığı silahlı mücadeleye başlama kararı ve ayrıca kendi örgütü içinde baş gösteren anti-demokratik uygulamaları karışında bu birlik aslında 1984 yılından önce bitmiş idi.
Yukarıda anlatıldığı gibi PKK aynı dönemde Avrupa'da kendilerine muhalif olan örgütlere mensup bazı insanları öldürmekten çekinmedi. Ortadoğu ve Türkiye için aynı şey söylemek zor belki, fakat 1993 yılında Tunceli (Dersim) bölgesinde farklı örgütlere mensup kişilerden ayrıca bahsetmek gerekir. TİHV tarafından Ekim 1993'te çıkarılan günlük raporlara olaylar şu şekilde yansımıştır:
- Tunceli'nin Hozat ilçesine bağlı Tavuk köyü yakınlarında yemek yiyen bir grup Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) militanı silahlı saldırıya uğradı. Cumartesi günü meydana gelen olayda 6 TDKP militanı öldü, 3 militan da yaralandı. Yaralı militanların arkadaşları tarafından kaçırıldığı bildirildi. Silahlı saldırının PKK militanları tarafından düzenlendiği sanılıyor (10-055 numaralı haber).
- Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) üyesi 6 militanın 9 Ekim günü Tunceli'nin Hozat ilçesi yakınlarında PKK militanları tarafından öldürülmesi ile öğretmenlere karşı düzenlenen silahlı saldırıların yoğunlaşması Tunceli ve ilçelerinde tepkilere yol açtı. Tunceli ve ilçelerindeki öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenler, meslektaşlarına yönelik saldırıları protesto amacıyla dün ve bugün derslere girmedi. TDKP militanlarına karşı düzenlenen saldırıyı protesto amacıyla Tunceli'nin Hozat, Mazgirt, Pülümür ve Ovacık ilçelerindeki dükkanlar dün açılmadı. Ovacık'ta ise bine yakın kişi, PKK'yı protesto için bir gösteri yaptı. Bu arada PKK adına yapılan açıklamada, "Öldürülen öğretmenlerin sağ görüşlü oldukları, TDKP militanlarının ise PKK gerillarıyla girdikleri çatışmada öldükleri" öne sürüldü. Son üç gün içinde Tunceli'ye bağlı köylerden 2'si TDKP'li, 10'u da TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) sempatizanı olan sol görüşlü 12 kişinin PKK militanları tarafından kaçırıldığı bildirildi (10-061 numaralı haber).
- İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal, Tunceli'de son bir hafta içinde yaşanan olayların endişe verici olduğunu bildirdi. Akın Birdal, yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi: "Tunceli'de öğretmenlere yönelik öldürme olaylarını insan haklarına ve öncelikle de yaşam hakkına yönelik bir tutum olarak görüyor ve onaylamıyoruz. Bu öldürmeler, derneğimizin baştan beri savunduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ortak 3. maddesine ve insani hukuka aykırıdır. Öğretmenlere karşı bu tutumun haklı bir gerekçesi olamaz ve kabul edilemez. Ayrıca, yine Tunceli'de TDKP'li 6 kişinin öldürülmesiyle başlayan sol içi çatışmanın, Türkiye'nin demokratikleşme ve insan hakları mücadelesine getireceği sonuçlardan kaygı duymaktayız. Geçmişte yaşanmış ve hiç bir kişi ya da gruba yarar getirmemiş sol içi çatışmaya derhal son verilmelidir" (10-068 numaralı haber)
1993 yılına ait insan hakları ihlalleri konusunda TİHV tarafından hazırlanan yıllık raporda ise ölen kişilerin isimleri olarak şunlar belirtilmiştir:[26]
İsim Soyadı Yer Tarih Örgüt Kamer Özkan Tunceli 930930 Tekoşin mensubu Yunus Aydar Hozat-Tavuk 931009 TDKP mensubu Düzgün Çakmak Hozat-Tavuk 931009 TDKP mensubu İbrahim Dışkaya Hozat-Tavuk 931009 TDKP mensubu Hidayet Dumrul Hozat-Tavuk 931009 TDKP mensubu Meral Kahraman Çemişgezek 931009 TİKKO mensubu Veli Kahraman Çemişgezek 931009 TİKKO mensubu Zeynep Kahraman Çemişgezek 931009 TİKKO mensubu Mehmet Yeşil Pülümür 931023 TİKKO mensubu
İtirafçılar
Almanya'da şığınma talebinde bulunan bir T.C. vatandaşının davasında Stuttgart İdare Mahkemesi'ne 20.12.1997 tarihinde verdiğim bir bilirkişi raporunda özetle şunları belirtmiştim:
"Suç ikrarı" anlamına gelen "itiraf" cezai kovuşturmalarda olağan sayılmakla beraber siyasi davalarda ayrı bir öneme sahip. İtirafta bulunan kişi (itirafçı) salt kendi suçunu değil, genellikle illegal olarak faaliyet yürüten başka örgüt üyeleri hakkında da suçlayıcı ifade veren kimse. Almanya'da buna "Kronzeuge" (baş tanığı) denir ve bunlar sadece emniyette değil mahkemelerde de ifadelerini tekrarlanan kimselerdir. 12 Eylül sonrası Türkiye'de askeri cezaevlerinde çok kötü şartlarda barındırılan siyasi tutuklular arasında az sayıda itirafçı çıktı. Gene de Şahin Dönmez veya Hıdır Akbalık isimli itirafçıların ifadeleri PKK örgütüne üyesi olmakla suçlanan yüzlerce tutuklu için kötü sonuçlara yol açtı.[27]
1985 yılında ilk olarak kabul edilen bir pişmanlık yasası daha sonraki yıllarda defalarca uzatıldı veya yenilendi. Militanları dağdan indirmek için vaat edilen imtiyazlar yetmediyse de zamanla emniyette ya da cezaevinde itirafçı olanlar için ayrı koğuşlar açıldı. İtirafçıların ifadeleri doğrultusunda sadece çatışmalı bölgede değil metropollerde de operasyonlar düzenlendi.[28] Fakat itirafçıların "işleri" daha farklı gelişti. Önce PKK saflarında aktif savaşçılar (koşulsuz itaat ile "öldürme sanatı" öğrenmiş kimseler) itirafçı olarak sivil hayatlarında perspektif sahibi olamadıkları için "tetikçi" olmayı kabul ettiler. Başlangıçta sayısı az olan itirafçılar sonradan 600 ile 6 bin arasında bir "güce" kavuştular.[29] Konunun daha iyi anlaşılması için TİHV raporlarında ve kendi arşivimde bulduğum bazı haberleri Almanca'ya çevirdim. Onlardan bazılar şöyle:[30]
- Özgür Gündem 19.11.1993: İtirafçı olan Ayhan Öztürk ERNK'ye teslim olduktan sonra Diyarbakır Cezaevinde Alaattin Kanat ile İdris Ahmet'in denetimine girdiğini, onların defalarca operasyon için dışarıya çıktıklarını ve bu arada bir çok yurtseverin öldürüldüğünü belirtmiş. İdris Ahmet ve Suriye'li olan Mehmet Mehmetoğlu ile birlikte Elazığ'da Metin Can ile Hasan Kaya'yı öldürdüklerini itiraf etmiş.
- Hürriyet 09.03.1995: Pişmanlık yasası 4 ay uzatıldı. Emniyet yetkililerin bildirdiklerine göre son 10 yılda binden fazla insan bu yasadan yararlanmış.
- Özgür Politika 05.03.1996: Geçen ay İzmir ili Torbalı ilçesinde yakalan itirafçı Aysel Alhan, Mersin'de sorgulandıktan sonra Konya Cezaevinde nakledilmiş, fakat bir buçuk ay sonra tahliye olmuş. Abdülhalim Kaplan ile birlikte Mersin'de operasyonlara katılıp Abdülmenaf Zengin'in ölümünden sorumlu olduğu söyleniyor.[31]
İtirafçılar hakkında çok daha fazla şeyler söylenebilir, hatta JİTEM içinde yer alan itirafçılar 1990'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler ya da gözaltına alınıp kaybettirilen insanların öldürülmesinden ne kadar sorumlu oldukları da araştırılabilir. Burada önemli olan sonuç şu: PKK militanı olarak yakalanıp, sadece emniyette verilen ifade ile başka üyelerinin yakalanması veya öldürülmesinden sorumlu olmakla kalmayıp tamamen saf değiştirip PKK üyesi ve taraftarı (genel kabul gören deyimi ile "yurtsever") avına çıkanları artık PKK üyesi sayılmazlar, dolaysıyla onlar öldürüldüğünde örgüt içi infaz demek doğru olmaz. Başta TİHV tarafından yayınlanan raporlardan kısmen başka kaynaklardan alınan bilgilere göre 1990'lu yıllarda "dışarıda" (bazen de başka örgütlerin militanları tarafından) öldürülen PKK saflarından itirafçı konumuna geçip öldürülen kişiler şunlar (belki daha başkalar da) olabilir:
İsim Soyadı Yer Tarih Vecdi Solar İzmir 921001 Murat Aydın Denizli 921031 Mustafa Çimen Mersin 930118 Kemal Erdoğan Adana 930427 Ömer Tozaner Adana 930601 Reşat Denli Adana 930607 Mehiyet Dağ Adana 930619 Cemalettin Demir İstanbul 930707 M. Sultan Erol Adana 930926 M. Şirin Sarısarkan Adana 930926 Faysal Kut Nusaybin 940611 Emin Gelturan Van 941104 Şahin Dönmez İstanbul 900405 Derviş Ay (36) İstanbul 900220 Mehmet Girgin İzmir 901019 İbrahim Güngör İstanbul 901026 Sabri Doğru Batman 910722 Beşir Ferik Şırnak 911115 Vecdi Solar İzmir 921001 Murat Aydın Denizli 921031 Gani Geçmez Menemen 930621 Hidayet Bozyiğit İstanbul 950000 Maşallah Söyler Adana 950119 Emin Işık Kurtalan 950510 Bedran Kurtalan 950510 Hakim Bakır Nusaybin 950514 Vahdet Demirtaş Kızıltepe 951211 Kemal Benli Mersin 951225 Cemil Yavuz İstanbul 961215
Cezaevlerinde öldürülenler
Ne varki cezaevlerinde öldürülen "eski" örgüt militanları için aynı şey söylemek mümkün değil. Yoğun işkence altında suçlayıcı beyanda bulunmayan az sayıda örgüt militanı olduğuna göre[32] salt poliste itiraf etmiş kimseler "örgüte ihanet" ya da "itirafçı" diye öldürüldüklerinde saf değiştirmiş insan konumunda değillerdi. Buna dair bir örnek 18 Mart 1994 tarihli TİHV raporuna şöyle yansıdı: "Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan İzzettin Kaplan adlı PKK davası sanığı Çarşamba günü kaldığı koğuşta boğularak öldürüldü. İzzettin Kaplan'ın PKK militanları tarafından "örgüte ihanet ettiği" iddiasıyla öldürüldüğü öne sürüldü." Bu tür cinayetlerin çoğu PKK'yı kötülemek isteyen "ana akım basın"a (İngilizce'si "mainstream press") yansımış olabilir ve TİHV'de çalışanlar tarafından da fark edilip raporlara dahil edildiğini düşünmek mümkün. Onun için burada 1990'lı yıllara ilişkin verilen 13 örnek dışında başka olay zor bulunur her halde.
İsim Soaydı Yer Tarihi Mülkiye Doğan Urfa Cezaevi 930412 Ekrem Arslan Buca Cezaevi 931022 Mehmet Tuncay Buca Cezaevi 931022 Süleyman Aydın Buca Cezaevi 931022 Osman Tim Bayrampaşa Cezaevi 931222 Ali İhsan Taymaz (19) Malatya Cezaevi 940120 Mehmet Kankaya (30) Malatya Cezaevi 940120 İzzettin Kaplan Diyarbakır Cezaevi 940316 Ercan Yıldız Erzurum Cezaevi 940723 İrfan Doğan Erzurum Cezaevi 940723 Sait Fidangil Erzurum Cezaevi 940723 Şükrü Akın Konya Cezaevi 960205 Emine Yavuz (20) Diyarbakır Cezaevi 960808
Kent, köy ve dağda öldürenler
2007 yılında yaptığım ve Silahlı Örgütlerin İhlalleri adını verdiğim araştırmada 1990-1999 yılları arasında silahlı örgütler tarafından öldürülen bine yakın sivil (yani savunmasız insan) arasında 800 kadar PKK tarafından öldürülmüş olabileceğini belirtmiştim. Aynı zamanda öldürülen 150'den fazla öğretmen arasında PKK'nın sorumlu olduğu 90 cinayet ve öldürülen gazeteciler arasında 5 kişi de buna eklendiğinde PKK 10 yıl içinde 900 civarında silahsız kişi öldürmüş olma olasılığına ulaşmış oldum. Ağırlıkla TİHV'de bulunan verileri kullanarak aynı dönem için benzer bir netlikle örgüt içi infazlar konusunda veri kolay kolay bulunmuyor. Nedenine gelince Güneydoğu Anadolu veya Kuzey Kürdistan denilen bölgeden ve özellikle kırsal alanlardan sağlıklı bilgi alınamamasından kaynaklanıyor. İkinci bir neden ise "hain", "ajan" ya da "muhbir" olarak öldürülen kişiler hakkında örgütün yayın organı olan Serxwebun "gururla" haber verirken örgüt içinde (tanınanlar da dahil olmak üzere) "temizlenen unsurlar" hakkında "şunun için öldürdük" demekten kaçınıyor olması, hatta bazıları daha sonra "şehit" olarak gösterilmesi de var sayılabilir.
Sonuçta başta TİHV tarafından yayınlanan raporlardan kısmen başka kaynaklardan alınan bilgilere göre (Selim Çürükkaya'nın saydığı olaylar da buna dahildir) 1990'lu yıllarda T.C. devleti sınırları dahilinde örgüt içi infaz biçiminde öldürülen PKK üyesi şunlar (belki daha başkalar da) olabilir:
İsim Soyadı Yer Tarih Gerekçe Kaynak[33] Sakine Kırmızıtaş Tunceli 19810000 ihanet SC Rıza Demirel Lice 19850000 ihanet Cumhuriyet 12.09.1985 Alaattin Zoğurlu Diyarbakır 19870612 ihanet SC Cengiz Can Dargeçit 19890701 ihanet Cumhuriyet 01.08.1989 Resul Özdemir Dargeçit 19890701 ihanet Cumhuriyet 01.08.1989 Vakkas Hancer Pazarcık 19900510 belirsiz Güneş 15.05.1990 isimsiz 1 Pazarcık 19900510 belirsiz Güneş 15.05.1990 Hanifi Noyan Pazarcık 19900600 belirsiz Günes 08.07.1990 isimsiz 1 Pazarcık 19900600 belirsiz Günes 08.07.1990 Hasan Soysüzen Pazarcık 19900600 belirsiz Günes 08.07.1990 isimsiz 1 Ovacık 19900800 belirsiz Güneş 21.08.1990 Mustafa Karataş İstanbul 19900814 ihanet MIL 13.02.1991 Merdiha Bahtiyar İstanbul 19910000 ihanet SC Edip İstanbul 19910000 ihanet SC Abdullah Demir Cizre 19910629 ajan Yeni Asir 31.03.1992 Asiye Deniz Cizre 19910629 ajan Yeni Asir 31.03.1992 Ali Murt Cizre 19910629 ajan Yeni Asir 31.03.1992 Mehmet Yıldırım Cizre 19910629 ajan Yeni Asir 31.03.1992 Nasır Çul Kulp 19920106 ajan (01-018) Nevzat Çiftçi Beşiri 19921007 ihanet (10-053) Ahmet Altınhan Beşiri 19921007 ihanet (10-053) Fikri Çelik Kozluk 19930709 ihanet (07-046) Nebil Polat (18) Adana 19950303 muhbir (03-016) Hüseyin Kurt (28) Adana 19950304 muhbir (03-016) Reşit Şimşek (31) Adana 19950304 muhbir (03-016) İbrahim Yerlikaya Adana 19951012 ihanet arşivim Ahmet Gümüş Gaziantep 19951016 muhbir arşivim Yıldız Kapucu İstanbul 19951105 muhbir MIL 07.11.1995 Rahmi Karakurt Adana 19960107 ajan (01-022) Ömer Kahraman Adana 19960109 ihanet (01-027), devletle işbirliği Agit Akdoğan Gaziantep 19960306 ihanet (03-045), devletle işbirliği Abdullah Ay Adana 19960522 ajan (05-123) Maşallah Lale Adana 19960522 ajan (05-123) Türkan Adıyaman Adana 19961025 ihanet arşivim Bahattin Kaymaz Cizre 19961026 ihanet (10-185), fail konusunda şüphe Hikmet Fidan Diyarbakır 20051106 ihanet HRW, IG
Sonuç
Ankara 2 Nolu DGM tarafından idam cezasına çarptırılan Abdullah Öcalan hakkında verdiği gerekçeli kararda Kürdistan İşçi Partisi (PKK) adlı silahlı mücadele yürüten örgüt için şöyle deniyor: "Sanık bizzat duruşmada bu şekilde örgüt içi cezalandırılmalarla onlarca örgüt üyesinin öldürüldüğünü belirtmiştir."[34] Görüldüğü gibi örgüt lideri olan adam "onlarca" idam kararı verip uygulattığından bahsediyor ("binlerce" ya da 15 bin demiyor). Öcalan bir başka yerde örgütten ayrılmış bir kişi hakkında "binlerce kadronun ölümüne sebep olma" iddiasında bulunuyor. "Ölümden sorumlu" olmak ile "örgüt içi infaz" gerçekleştirmek arasında fark var. Buradan da PKK lideri 15 bin infazdan bahsediyor diye bir sonuç çıkarmak da mümkün değil.
PKK saflarında infaz edilen gerçek idam sayısını örgütün en ince işlerine kadar karışan "önder" durumuna olan Abdullah Öcalan muhtemelen kendisi de bilmiyor.[35] Böyle bir şey ancak örgüt arşivi taraması ile bir nebze ortaya çıkabilir. Fakat şu anda tarafsız bir kişi (veya ekibin) bunu yapabilmesi olanaklı görünmüyor. Bu tür olaylara tanık olup sağ kalanlarsa iştirak ettikleri suçların ortaya çıkmasını istemeyebilir. Bu yüzden ortada dolaşan bilgilerin çoğu duyum üzerine toplanan bilgiler olup (yer ve tarih gibi) bir çok ayrıntıdan yoksun. Bu şekilde iddia edilen infaz örnekleri içinde örgütün kabul etmediği ithamları da vardır. Dolaysıyla bunlar sabit örnekler değil sadece iddia içeren anlatımlardır. Yukarıda isimleri verilmek suretiyle doğru olma olasılığı olan vakıa sayısı ise
- Ortadoğu'da 40
- Avrupa'da 14
- Türkiye'de 36 ve ayrıca
- cezaevlerinde 13 (Aytekin Yılmaz tarafından ismi verilmeyen iki cinayet dahil etmeden)
toplam 103 isimden ibaret.
Avrupa'da ve cezaevlerinde gerçekleştirilen infazlar hariç bu cinayetlerin bir buzdağından görünen kısımdan ibaret olduğunu kabul edersek[36] 800 gibi bir rakama ulaşmış oluruz. Elde olan küçük çaplı başka verilere de bakarak şunlar söylenebilir: PKK örgütünün arşivinde 1992 yılına ait bazı verileri inceleme olanağı bulmuş Selim Çürükkaya bir yılda üç eyalette örgüt içi infaz sayısı 141 olarak vermiştir. O ara kendisi "tutuklu" olduğu için bu bilgileri kaçarken yazılı not olarak yanında götüremediyse bile gerçeğe yakın bir şekilde belleğinde tutmuş olması mümkün. Yıllarını vermiş olan örgütte böylesi bir uygulama görmesinden kaynaklı "beynine kazılmış" rakamları kolay kolay unutmadığını tahmin etmek zor değil. Diğer eyaletlerde işlenen örgüt içi cinayetlerle beraber sadece 1992 yılında 150 ile 200 arasında örgüt içi infaz işlenmişse ve en çok infazlar bu yılda işlendiğini kabul etsek bile gerçek rakamın bin veyahat daha fazla olduğunu tahmin etmek de zor değil. İşin garip tarafı belki şudur: Türkiye'de gazetelere yansıyan olaylara bakıldığında 1992 yılında sadece üç olay görülüyor.
Selim Çürükkaya'nın "Apo'nun Ayetleri" isimli kitabına yer alan başka bir olay gene 1992 yılında (kış aylarında) Engizek dağlarında vukuu bulmuş. Güney Batı eyaletinde kalan (141 infazın sayıldığı eyaletleri dışında) bölgede "ikisi bayan, onbeşi erkek; dördü güneyli, onüçü kuzeyli, yaşları onsekiz ile yirmiyedi arasında değişen 17 genç kendi arkadaşlarının kurbanı olmuşlar". Basına yansıdığı kadar ile 1990 yılında "Güney Batı eyaletinde" (Pazarcık'ta) örgüt içi anlaşmazlık sonucunda öldürülmüş 5 kişinin cesedi bulunmuş, ama 1993 yılında benzer bir haber gazetelerde yer almamış. Bu örnekten hareketli PKK'da örgüt içi infazların çok az bir kısmı basında yer aldığı sonucuna ulaşmak mümkün.
TBMM Komisyonu raporunda geçen şu ifade de dikkate alınırsa: "1984 - 1993 yılları arasında çoğunluğu örgüt içi infaz olmak üzere; 727 kişinin öldürüldü... gerçek rakamın bunun çok daha ötesinde olabileceği değerlendirilmektedir" 9 yılda 400 ile 700 PKK militanı örgüt içi infazlarda öldürüldüğüne göre yoğun şiddet ile 1994 - 1999 yılları da eklenirse kolayca dört haneli bir rakama ulaşırız, yani örgüt içi infaz sayısı binden fazla diyebiliriz. Sonuç olarak ana akım basını için çalışmış fakat bölgeyi ve "oralarda bulunan aktörleri" çok iyi tanıyan gazeteci Namık Durukan'ın 2006 yılında tahminen söylediği 1.500 rakamı (yani 15 binden bir sıfır silmekle) gerçeğe yaklaşmış olabiliriz her halde.
© Helmut Oberdiek Kasım 2014
Dipnotlar
- ↑ ARGK ve HPG kaynaklarından 1984 - 1999 SAVAŞ BİLANÇOSU adı altında 1984 ile 1999 yılları arasında "şehit" sayısı 6.679 olarak verilmektedir. 17 Eylül 2008 tarihinde Bianet'te çıkan bir haberde "Terörle Mücadele"nin Sayıları Kafa Karıştırıyor" başlığı altında Kurmay Albay Bülent Dağsalı'nın Genelkurmay adına yaptığı açıklamadaysa 24 yılda "etkisiz hale getirilen" PKK militanlarının sayısı toplamda 40 bin 407 verilmektedir.
- ↑ Bilgeoğuz Yayınları, 2006, 1229 sayfa, ISBN 9756217153
- ↑ Habertürk 14 Eylül 2014 ‘Şu anki PKK, Türkiye için son şans' başlıklı bir söyleşiye bakınız.
- ↑ Bu görüşmeden yapılan alıntılar ve Sait Çürükkaya'nın bunlara karşı verdiği yanıtları Sait Çürükkaya: Bir Megoloman’ın hezeyanları başlıklı sayfada bulunur.
- ↑ Haberin tamamı Yeni Özgür Politika sitesinde "Almanya suçüstü yakalandı" başlığı altına bulunur.
- ↑ Örneğin "Bay Muhalif" bir kitap ismi değil, Selim Çürükkaya daha cezaevinde iken Abdullah Öcalan'ın görüşlerine sıcak bakan "Yeni Ülkü" isimli haftalık gazetesine gönderdiği makalelerinin ismi.
- ↑ Raporun metni bu adreste bulunur.
- ↑ 8.0 8.1 Örneğin 14.12.2011 tarihli bir belge rizgari.com sitesinde bulmak münkün. Ayrıca Kürdistan Aktuel'de 20 Ocak 2011 tarihli bir yazı var İç infazlar listesi
- ↑ Aktif Haber'de 13 Şubat 2006 tarihinde yapılan bir söyleşiye PKK'daki iç hesaplaşmanın analizi bakınız.
- ↑ Kaynak olarak Milliyet gazetesinde 14 Şubat 2006 tarihinde çıkan PKK'dan 1500 infaz başlıklı habere bakınız.
- ↑ Kaynak olarak Apo'nun Ayetleri-Selim ÇÜRÜKKAYA isimli sayfaya bakılabilir.
- ↑ Ağustos 1984-Temmuz 1987 arasında yaşam hakkı ihlalleri sayfasına ve 8 Nisan 2013 tarihli Hürriyet gazetesinde İşte Türkiye’nin bölünme haritası başlıklı habere bakınız.
- ↑ Bunun için 23 Şubat 2012 tarihli Zaman gazetesinde Kürtlere ilk kurşunu Abdullah Öcalan sıktı başlıklı habere bakınız.
- ↑ TİHV 1995 raporuna ve PKK yi Kimler kurdu? 3 sayfasına bakınız
- ↑ Aksiyon'daki http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-28331-179-pkknin-derin-infazlari-kck-mahkemelerinde.html PKK’nın derin infazları KCK mahkemelerinde] habere bakınız.
- ↑ CNN Türk'te PKK'nın 21 yıl sonra açıklaması CHP'li vekili yıktı başlıklı habere bakınız.
- ↑ Zeki Yılmaz İdamdan Yargılandı, Akıbeti Bilinmiyor haberine bakınız
- ↑ Örnek olarak Taraf gazetesinde İsim isim PKK'nın hedef kampları başlıklı ve 12 Kasım 2007 tarihli bir habere bakılabilir.
- ↑ İsmet İmset, PKK: Ayrılıkçı Şiddetin 20 Yılı (1973-1992), Ankara, Haziran 1993, ISBN 975-95711-0-2, sayfa 257)
- ↑ Yazı dizisine Portreler isimli linkten ulaşmak mümkün.
- ↑ Rizgari adlı sitede Çürükkaya'nın açıklaması şöyle: "Ben ve bir grup arkadaşım Öcalan'ın „Türk devletine Hizmete hazırım“ dedikten sonra PKK'den ayrıldık. Ayrıldıktan sonra PKK de aşağıda isimleri olan arkadaşların tutuklu olduğunu, hayatlarından endişe ettiğimizi açıkladık... Bir hafta sonra kendi yayın organlarında bu kişiler adına. “Biz kesinlikle tutuklu değiliz“ şeklinde bir bildiri çıktı.. 'Bu mücadelemizi darbeleye yönelik Uluslararası Komplonun bir parçası ve özel savaş oyunudur' denildi... Ayrıca bu isimlerden bazıları ile o zamanki MED-TV de röportaj da yapıldı. Ama aradan yaklaşık 6 yıl geçtikten sonra bu isimlere bakıp akıbetleri incelendiğinde, bu kliğin vahşi uygulamalarını daha net görmekteyiz."
- ↑ Kaynaklarda SC = Selim Çürükkaya, IG = İbrahim Güçlü, HRW = İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) demektir. HRW tarafından Zübeyir Aydar yazılmış mektup bu adreste bulunur.
- ↑ Tercüman gazetesi ve Serxwebun özel sayı 17'de bilgi var.
- ↑ 24.0 24.1 TİHV raporlarında Kasım ayı 061 numaralı haber ve 2000e Doğru Dergisi'nde bilgi var,
- ↑ Federal Almanya Meclisinde verilen bir sorgu önerisine göre olay Temmuz 1987'de meydana gelmiş
- ↑ Yıllık raporda olaylar "sol içi" olarak gösterildi. Örgüt isimlerini ben ekledim, HO
- ↑ Örneğin avukat Mahmut Bilgili Hıdır Akbalık'ın ifadesi yüzünden mahkum oldu, HO.
- ↑ Örnek olarak 9 Haziran 1996 tarihinde Özgür Politika'da yayınlanan bir habere göre Abdullah Adıgüzel isimli bir itirafçının yardımı ile Kulp ilçesinden gelen bir çok insan İstanbul'da yakalandı. Üç ay sonra Abdullah Adıgüzel Kulp'ta intihar etmiş.
- ↑ Bu rakama ilişkin 30.08.1997 tarihli Hürriyet'te yer alan bir habere atıfta bulundum. Habere göre Ankara'da "Yurtsever Birliği" adı altında toplanan 50 kadar PKK itirafçısı adına konuşan Sami Demirkıran "af yasası çıkarsa biz 6 bin kişi olarak silahlara sarılırız" demiş. 16.07.1997 tarihinde Emek gazetesinde yer alan bir başka habere göre 2.992 kişi pişmanlık yasasından faydalanmak için dilekçe vermiş ve bunlardan 680 başvuru kabul edilmişti.
- ↑ Bu kez Almanca'dan Türkçe çevirisi olduğu için seçilen sözcükler bir birine tam tutmuyabilir.
- ↑ TİHV raporlarına göre Abdülmenaf Zengin 18.12.1995 tarihinde Mersin'de gözaltına alınmış ve 21.12.1995 tarihinde ölmüştür.
- ↑ İstisna olarak TİKB kendisi hakkında şunları söyler: "12 Eylül faşizmine tutsak düşen sekiz MK üyesinden biri dışında diğerleri, kadro ve sempatizanlarının yüzde 90′ı aylarca süren yoğun işkencelere rağmen poliste ifade vermeyi reddettiler. TİKB KISA TARİHİ… isimli sayfaya bakınız.
- ↑ Kaynaklarda SC = Selim Çürükkaya, IG = İbrahim Güçlü, HRW = İnsan Hakları İzleme Örgütü, parantez içinde verilen rakam ise TİHV günlük raporlarında kullanılan rakamdır
- ↑ Öcalan davası gerekçeli kararından yapılan alıntı.
- ↑ Örneğin Aralık 1996'da Günter Wallraff ile birlikte Abdullah Öcalan'ın yanına giden İsveç'te çıkan Dagens Nyheder isimli gazetenin yazı işleri müdürü olan Arne Ruth, PKK tarafından kaçırılmış öğretmen Bektaş Avcı'nın durumunu sorunca Abdullah Öcalan sinirlenerek "koca bir halkın öldürülmesi karşısında tek bir kişinin durumu önemsiz" yanıtını vermiştir. İngilizce dilinde yazılmış rapora bakabilirsiniz. Ayrıca M. Ali Bırand'ın Öcalan ile yaptığı söyleşide şunları söyledi: "- Yani Semir’i siz mi öldürttünüz? – Semir nerede görülse vurulacaktı. – Hiç idam cezası verdiniz mi? – Cezalandırmalar oldu. Yalnız bu tip adamlar değil, TC’nin gönderdiği adamlar oldu. MİT bir yığın insan yolladı. Kötü oldu. Bunların hepsini tespit edebildik... – Kaç kişi çıktı böyle? – 10–15 kişi var, bazılarını da cezalandırmadık. Bir ikisini serbest bıraktık. Birisi kaçtı. Birisi yanımızda kaldı, onu Avrupa’ya yolladık. Askerdi… – Kurşuna dizdikleriniz de oluyor mu? – Oluyor tabii. Çok çıkıyor. Elimizde böyle sağ olan unsurlar var…" Kaynak için PKK Merkez Komite Üyesi “Semir” Kod Adlı Çetin Güngör’ün İnfazı adresine bakınız
- ↑ Bir buzdağının deniz üstünde görünen kısmının sekiz veya on katı su içindedir.